Gözlerimi geriden gelen çığlıkla açtığımda nefes nefese yattığım yerde doğruldum. Bir süre nerede olduğumu kavrayabilmek adına etrafa göz gezdirdim. Hemen karşımda kucağında Haru ile dikilen Baekhyun'u gördüğümde ise biraz olsun rahatlamıştım.
"İyi misin?" Ses tonuna gizlenmiş duygu parçalarının neler olabileceğini tahmin bile edemedim. Konuşmak yerine usulca başımı sallayıp üstümdeki battaniyeyi kenara itekledim. Sırılsıklam olmuştum.
"Ne kadardır uyuyorum?" Kısık çıkan sesim beni bile rahatsız etti.
"Çok olmadı. Belki kırk dakika falan?" Duvardaki saate bakıp konuştuğunda ayağa kalkmak için koltuktan güç aldım. "Nereye gidiyorsun?"
"Duş alacağım."
"Gerçekten benimle konuşmak istemiyor musun?" Arkamı döndüğümde bir anda ağzından çıkan şeyle yeniden durdum. Yavaşça ona döndüğümde o kucağındaki kediyi kenara bırakıyordu. "Ne?"
"Benim burada olmam seni rahatsız ediyor mu? Dün gitmemi istemiştin." Gözlerini benimkilere diktiğinde tamamen ona doğru döndüm. "Herhangi bir kırıcı cümle sarf etmeyeceksen kalabilirsin. Ama bunu yapabileceğin konusunda ciddi şüphelerim var."
"Sürekli kötü şeyler söylemiyorum."
"Aslına bakarsan tam da öyle yapıyorsun. Hatta biliyor musun bazen Eun Mi ile nasıl bir ilişki yaşadığına şaşırıyorum. Yani ona benim gibi davranıyorsan... Bu gerçekten senin kişiliğinse..." Ona doğru birkaç adım atıp tam karşısında durdum. Başımı hafif yatırıp gülümsedim. "Bilemiyorum Baekie."
"Ben kötü biri değilim!"
"Aksini iddia etmedim zaten. Sadece beni sevmediğini düşünüyorum o kadar. Bunun nedenini de öğrendiğimde seni rahat bırakacağım. Söz." Yapmacık bir neşeyle kıkırdadığımda ifadesiz yüzü kasıldı ve yavaşça kaşlarını çattı.
"Senden nefret etmiyorum."
"Bunu biliyorum. Yoksa nasıl burada yaşamama izin verirdin? Sen sadece beni sevmiyorsun."
Konuşmak için dudaklarını aralasa bile yeniden susmakta karar kıldı. Bir adım gerileyip elimi boşlukta salladım. "Ben de öyle düşünmüştüm."
"Benden artık hoşlanmıyor musun?" Gergin sesi beni güldürdü.
"Bunun bir çeşit mekanizma olduğunu mu düşünüyorsun? Canım isteyince açayım, isteyince kapatayım. Yapma... Sana bunu söyleyeli henüz iki gün falan oldu. Böyle biri olduğumu düşünüyor olamazsın. Önüme gelen herkese karşı bir şeyler hissettiğimi düşünmezsin."
Ondan onay veren bir tepki beklesem de hiçbir şey yapmadı. Yavaşça gözlerim doldu. "Doğru. Tam da böyle biri olduğumu düşünüyor olabilirsin. Neden şaşırıyorsam? Sana göre en boktan özelliklere sahip olabilirim değil mi?"
Kısa bir süre soluklanıp yeniden konuştum. "O kişi olmak istememeni anlıyorum. Ama emin ol ben de senin o kişi olmandan pişman olmaya başladım. Şimdi izin verirsen duş alacağım." Ona hızla arkamı döndüğümde koluma dolanan parmakları tenimi yaktı. Kurtulmaya çalışsam da izin vermeden tam karşıma dikildi.
"Benden ne istiyorsun?" Sesim fazlasıyla bıkmış çıkıyordu.
"Seni anlamama izin vermiyorsun." Kolumu ondan kurtaramayacağımı anladığımda pes edip elimi serbest bıraktım. Öfkesi arttıkça tutuşu sıkılaşıyordu ve o bunun farkında bile değildi. "Denemiyorsun ki Baekhyun."
"Deniyorum!"
"Hayır, beni anlamak ya da benim ne düşündüğümü merak etmek aklının ucundan geçmiyor! Sen benim gibi birinin sana karşı bir şeyler hissetmesiyle egonu tatmin ediyorsun sadece. O kadar kendine saygın yok ki senden vazgeçebileceğim düşüncesi seni deli ediyor değil mi?"
Gerçekten böyle mi düşünüyordum? Tabi ki de hayır. Sadece onun canını yakmak istemiştim.
Koluma sıkıca tutunan parmakları bir anda serbest bıraktı beni. Kendi parmaklarımı bileğime sarıp yakıcı hissi azaltmaya çalıştım. Oluşan kızarıklığı gösterip alayla güldüm. "Hatırlıyor musun bir keresinde sana canımı bir tek sen yakabiliyorsun demiştim. Bunu söylerken çaresizce bana karşı daha nazik olacağını düşünüyordum. Bunu bana karşı kullanacağın aklımın ucundan bile geçmemişti." Bileğimi havaya kaldırıp parmak izlerini daha net görmesini sağladım. "Neyse ödeşmiş olduk."
"Üzgünüm."
"Gerek yok. Üzgün olma. Dediğim gibi ödeştik."
"Hayır, hepsi için özür dilerim. B-ben neden böyle davrandığımı bilmiyorum. Sanki karşımda söylediğin her şey oyunmuş gibi geliyor. Bir gün ansızın perde kapanacak ve sen yok olacaksın. Bu his, bu düşünce beni çıldırtıyor."
Parlayan gözleriyle çaresizce bana baktığında onu anladığımı duymak istediğini biliyordum ama bunu ona vermek istemedim. Onun bana yaptığı gibi boş gözlerle onu izlemeye devam ettim. Beklediği cevaba dair umudunu yitirdiğindeyse yeniden konuşmaya çalıştı. "Chanyeol ile arandaki ilişkiyi gördükçe kendimi haksızlığa uğramış hissediyorum."
Söylediği şeyle büyük bir kahkaha attım. Sinirlenmeye başlıyordum. "Şaka mısın? Tanrı aşkına! Kendini nasıl onunla karşılaştırabilirsin? Sana gerçekten inanamıyorum."
Ellerimi saç diplerime geçirdim. "Sana karşı bir şeyler hissediyorum diye götünden ayrılmayacağımı mı düşündün? Bir tek senin olacağını? Baekhyun düşünmeyi falan mı bıraktın? Tüm bu olaylarda kendi suçun olduğunu hiç düşünmüyor musun? Gerçekten tüm hata benim mi?"
Bir şey söylemeden yüzüme baktığında bir adım öne gidip göğsünden itekledim onu. "Senin hayatında biri var şu an farkındasın değil mi? Elini tuttuğun bir sevgilin var senin! Buraya gelmiş Chanyeol'ü kıskandığını ima edemezsin sen! Onu geçtim sana karşı hislerimin değişip değişmemesi umurunda olmamalı! Başkasını seviyorsun sen!"
Kocaman olmuş gözleriyle bana bakıp geri çekildi. Anlaşılan birinin sık sık ona gerçekleri hatırlatması gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Darkness | Byun Baekhyun
FanficGeceye değil gün doğumuna bir şarkı mırıldandı benim için. Unutulsun istemedim sesi, bende kapadım gözlerimi. Sesiyle bana eşlik ederkense gök gürledi. Sesini gölgeleyen çığlık önce onu susturdu sonra da bana unutturdu...