Kendimi banyoya attığımda nihayet derin bir nefes alabilmiştim. Soluklarıma odaklanıp sakinleşmeye çalıştığım sırada dış kapının çarptığını duydum. Sanırım bu defa yalnız kalmaya ihtiyacı olan ben değildim.
Ilık bir duş aldıktan sonra ayaklarım geri geri gitse bile odama girdim. Düzgünce kapatılmış yatağa yan gözle baktıktan sonra ayaklarımı sürüyerek dolabımı açtım.
Harika. Giyebileceğim rahat hiçbir şey kalmamıştı. Derin bir soluk alıp Chanyeol'ün odasına geçtim. Uygun bir şeyler bulamayacağımı bilsem de bir umut göz gezdirdim. Her şey fazlasıyla büyüktü.
Son çare, vazgeçmeme fırsat vermeden Baekhyun'un dolabındaki pijamalarından alıp odama geri döndüm. Yaptığımız tartışmanın üzerimdeki etkilerini göz ardı etmeye çalışıp kıyafetleri üzerime geçirdim. Yüzüme yayılan tebessümü de engellemedim.
Kendi kendime bir şeyler yeyip uğraşacak şeyler bulduktan kısa bir süre sonra dış kapı açıldı. Haru kucağımdan fırlayıp kapıya gittiğinde bir an onun peşinden gitmeyi düşünsem de gelenin Baekhyun olabileceği ihtimaliyle yerimden kalkmadım.
"Ben geldim!"
Chanyeol'ün sesini duyunca yattığım yerden doğruldum ve bana uzattığı poşeti alabilmek için öne uzandım. Gülerek içine baktığımda o da yanıma oturdu. "Hastasın diye sana kıyak geçiyorum. Bekleme bir daha."
"Teşekkür ederim."
Ağzı kapalı kabı kucağıma alıp paketi açtım ve kürdanlardan birini pirinç kekine batırıp ağzıma attım. O da bana katıldığında bir süre sessizce tıkındık. "Nasıl hissediyorsun?"
"İyiyim. Sadece burnum akıyor."
"Baekhyun nerede?" Ağzıma bir parça daha atıp konuştum: "Bilmem. Tartıştık, sonra da gitti."
"Ne konuştunuz?"
"Her zamanki şeyler."
Beni başıyla onaylayıp bir süre daha yüzüme baktı. Sonra da kalkıp içeri gitti. Son anda aklıma gelen şey ile ben de peşine takıldım. "Artık çamaşırları yıkamamız gerekiyor Yeol. Giyecek bir şeyim kalmamış." Kapalı kapısına yaslanıp cevap vermesini bekledim.
"Haklısın. İstersen bu gün gidebiliriz?" Kapıyı açıp yüzüme baktığında onu başımla onaylayıp montumu giymek için odama gittim. Hemen sonra dış kapıya doğru yürüdüm. Beni elinde atkıyla orada bekliyordu. Gülümseyerek bana uzattığında ikiletmeden alıp boynuma sardım.
O kirli çamaşırların olduğu poşeti alırken ben çoktan merdivenleri inmeye başlamıştım. bir süre sonra bana yetişebilsin diye adımlarımı yavaşlattım. Yanıma geldiğinde "Yürümek mi istersin yoksa arabayla mı gidelim?" diye sordu. "Yürüyelim."
"Tamaam."
Yolu göstermek amacıyla önden yürümeye başladığında bir adım gerisinden onu takip ettim. Sessiz bir şekilde çamaşırhaneye gidip işimizi hallettik.
"Bunlar yıkanana kadar bir şeyler mi yapsak?"
"Bilmem."
"İstersen yandaki kafeye gidebiliriz? Ya da oyun oynayabiliriz."
"İkisi de burada beklemekten daha iyi olur sanırım."
"Tamam, ben hemen geliyorum." Beni dışarı yönlendirip oradaki adama bir şeyler söyledi ve yanıma geldi.
***
Elimizde poşetlerle eve döndüğümüzde dışarıda rahat bir şekilde vakit geçireli çok uzun zaman olduğundan kendimi daha iyi hissediyordum. Bu ufak an gerçekten iyi gelmişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Darkness | Byun Baekhyun
FanfictionGeceye değil gün doğumuna bir şarkı mırıldandı benim için. Unutulsun istemedim sesi, bende kapadım gözlerimi. Sesiyle bana eşlik ederkense gök gürledi. Sesini gölgeleyen çığlık önce onu susturdu sonra da bana unutturdu...