-Chapter 56-

198 26 47
                                    

Yürümekten bacaklarım ağrımaya başladığında yol kenarına çöküp soluklandım biraz. Etraf kalabalıklaşmaya başladığından şapka yüzümü saklamaya yeterli gelmeyince polarımın geniş şapkasını da takmıştım ama o da beni aşırı bunaltmaya başlamıştı. Kolumla anlımdaki terleri silip etrafa göz gezdirdim.

Hava kararmaya başlamıştı. Aklıma Baekhyun'a verdiğim söz gelince panikle ayağa kalktım ama bu karnıma yediğim tekmelerin izlerini bana yeniden hatırlattı. Dişlerimi sıkıp soluklandım ve ağrının geçmesini bekledim. Kendimi daha iyi hissetmeye başlayınca da köşede kalmış telefon kulübesine çalışıyordur belki umuduyla yürüdüm. Şansıma cebimdeki birkaç bozukluk beni idare edebilecek kadardı. 

Kimi arayacağıma karar vermek için biraz zaman öldürdükten sonra mecburiyetten yine Jongin'i aradım. "Efendim?"

"Jonginie benim Amara."

"Tanrım! Sen neredesin? Endişeden ölüyordum burada!"

"Beni almaya gelebilir misin?" Yorgun sesim kısık çıksa bile onunkini bastırmıştı.

"Tamam, geliyorum. Sen iyisin değil mi? Yaralanmadın?"

"İyiyim, merak etme. Eğer sen olmasaydın büyük ihtimalle nalları dikmiştim çoktan. Teşekkür ederim."

"Minseok'un seni nasıl bulduğunu bilmiyorum. Daha dikkatli olmalıydım. Üzgünüm." Mahcup sesi yüzünden kaşlarım çatıldı. "Geri zekalı mısın Jongin? Bunda senin bir suçun yok. Dikkatli olması gereken kişi bendim."

"Yine de-"

"Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. Gel artık. Randevuma geç kalıyorum." Sonlara doğru iyice neşeli çıkan sesim onu da güldürdü. On dakikaya burada olacağını söyledikten sonra da telefonu kapattı. Yorgun bedenimi yeniden kaldırım kenarına bıraktım. 

Jongin'in bahsettiği on dakika bana saatler gibi gelmiş, titreyen bedenimi kontrol altına almaya çalışmak beni daha da yormuştu. Gözlerim kapanmaya başladığında ise birinin bana uzandığını hissedip havadaki eli yakaladım ve büktüm. "Sakin ol. Benim."

Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdıktan sonra Jongin'in desteği ile ayağa kalktım. "Bir an için hiç gelmeyeceksin sandım."

"Sen iyi misin? Yüzün çok kötü görünüyor." Suratını buruşturup şapkamı çıkarttı daha yakından bakabilmek için. "O kadar da yüzüme darbe almamaya çalışmıştım."

"Aksine hepsini suratında toplamış gibisin."

"Her neyse... Hadi gidelim. Baekhyun meraktan ölmüştür."

"Evet, beni de aradı. O olmasa hiçbir şeyden haberim olmayacaktı!" Suçlayıcı bir şekilde bana baktıktan hemen sora yola yeniden döndü.

"Bahsettiğimiz kişi... Minseok olunca böyle bir şey olacağını... Düşünememiştim."

Sesim iyice kısılırken boğazımda oluşan yumru daha da büyüdü sanki. Alt dudağımı dişleyip odağımı ellerime indirdim. Jongin nazik bir şekilde saçlarımı okşayınca da ona baktım. Yola odaklandığı için yüzümdeki ifadeyi göremedi. Hemen sonra attığı kaçamak bakışla elini hemen geri çekti: "Sen elimi değişik yerlerimde konumlandırmakla alakalı fantazilerini dile getirmeden geri çekiliyorum."  

Güldüm. Hemen sonra ağzıma gelen kan tadıyla da yüzümü buruşturdum. Kenara bırakılmış peçetelerden birini alıp patlamış dudağıma bastırdım. "Benim peşimde olduğunu duydum Jongin?" Soran gözlerle ona baktığımda iç çekti. "Eh, seni aramak tabi ki bana düşecekti. Ne bekliyorsun?"

Darkness | Byun BaekhyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin