-Chapter 60-

222 24 66
                                    

Hızlanan nefeslerimle yeniden o karanlık koridora çıktığımda soluk seslerim yankı yapıp yeniden bana döndüğünde daha rahatsız edici bir hal aldı her şey. Suratımı buruşturup kendimi biraz olsun rahatlatabilmek adına kazağımın yakasını çekiştirdim. Attığım kendimden emin birkaç adımdan sonra da duvara tutunup toparlanabilmeyi diledim. 

Tamam, sakinleşmem gerekiyordu.

Henüz çalmamış telefonum aklıma gelince kendimi biraz daha rahatlattım. Baekhyun daha uyanmamıştı büyük ihtimalle. Eve gidecek, yazdığım notları ortadan kaldıracak sonra da Baekhyun'un yanına kıvrılacaktım. Tüm bunlar hiç olmamış gibi yapacaktım. 

Elimi duvardan çekip duruşumu dikleştirdim. Bedenim titremeyi bıraktığında çıkışa yönelecektim ki arkamdan birinin uzandığını hissettim. Öyle olunca da parmaklarımı karşımdaki bedenin boğazına sarmaktan çekinmedim. "Peşimden gelebileceğini mi düşündün gerçekten?" 

Sesim çok tehlikeli çıkıyordu.

"A-Amara... İlaçları içmen gerekiyor. Lütfen." 

İsteği tutuşumu sıkılaştırdı ve dudaklarımdan histerik bir gülüş çıkarak boşluğu doldurdu. "Gerçekten mi? Buna devam mı ediyoruz?"

Boğazına doladığım parmakların üzerini kendi elleriyle kapattı Minseok. Ama dokunuşu ellerimi çekmeye çalışmaktan ziyade öylesine yapılmış gibiydi. "Seni düşün-düğüm iç-" Kısık sesini onu itekleyerek kestim. Yere çöken bedeninden olabildiğince uzaklaşarak titreyen ellerimi cebime soktum. "Kes sesini artık!"

"Anlayamıyor musun? Hatırlamaman gerekiyor Amara!" O da sinirli gözüküyordu artık. Ani çıkışı yüzünden bir şey söylemek yerine dudaklarımı birbirine bastırıp bizi izleyen Jongin'e döndüm. Başıma bu belayı saran o değil miydi? Neden şimdi onu gelip almıyordu?

"Her hatırladığın anıda kendinden, bilincinden bir parça bırakacaksın! Yaşadığın şeyleri her hatırladığında ölmeyi dileyeceksin! Anlamıyor musun?"

"Bilmediğini söylemiştin!"

"Son testi bilmiyorum dedim." Kısa mırıltısı derin bir iç çekmeme sebep oldu. 

"Daha fazla dinlemek istemiyorum." Öğreneceğim, açığa çıkacak şeylerden deli gibi korktuğum o kadar belliydi ki. Tek istediğim Baekhyun'un yanına hemen dönebilmekti. 

"Amara onu dinlemen gerekiyor."

"Jongin." Sesim itiraz doluydu. Tüm her şeyden vaz mı geçmem gerekiyordu yani? Kabuslarım bile azalmaya başlamıştı.

"Senin iyiliğin için."

Başımı iki yana sallayıp koşarak oradan uzaklaştım. Söyleyecekleri bir kelimeye bile tahammül edebilecek ne gücüm ne de cesaretim vardı.

Bedenim güneş ışığıyla buluştuğunda sık nefeslerim daha rahatsız edici bir hal aldı. Hızlı olmaya çalışsam bile yeterince çabuk uzaklaşamadığımı düşününce bir taksi çevirdim. Adama adresi verirken kısa bir süre endişeli bakışlarını yüzümde dolaştırdı. "İyi misiniz?"

"Evet, lütfen hızlı olur musunuz?" 

Beni başıyla onaylayıp arabayı ana yola çıkarttığında dayanamayıp camı açtım. 

Beni özledin mi küçüğüm?

"Sikeyim! Bir sen eksiktin!" Tıslama gibi çıkan sesim adamın bakışlarını yeniden üzerime çekti. "Efendim? Bir şey mi dediniz?"

"H-hayır hayır. Size demedim." Kısa bir gülümsemenin ardından gözlerimi devirip şakaklarımı ovaladım. O sırada telefonum çalmaya başladı. Boğazımı temizleyip gülümsemeye çalıştım. 

Darkness | Byun BaekhyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin