-Chapter 50-

236 29 40
                                        

"Seni seviyorum Amara."

Sanki içimde bir şey büyük bir gürültüyle ruhumdan kopup biraz olsun hafiflememi sağladı. Göğüs kafesimi saran o dikenli sarmaşıklar daha katlanılabilirdi sanki...

Sıkıca sarıldım ona. O kadar sıkıydı ki tutuşum benim bile kumaşı kavrayan ellerim acıyordu. Onun kokusuyla dolan soluğum bir an için yıldızları yere, dokunabileceğim kadar yakına indirdi. 

Elini saçlarımda hissedince biraz, sadece birazcık geri çekildim. "Tekrar nefes alabildiğim için mutluyum." 

Neşeli sesiyle kendimi toparlamaya çalıştım ve yavaşça geri çekildim. Yüzüm tamamen ıslandığı için saklamak adına yapabileceğimin en iyisin yapıp aşağı eğdim. Hemen yanımızdan yükselen ikimiz adına olan tezahüratları da elimle susturdum. 

Nereye olduğunu bilmeden sadece daha boş, rahat nefes alabileceğim bir yere yürümeye çalıştım. Sonunda dışarı çıktığımda ise bedenimi saran soğukluk gülümsetti. Gözlerimi gökyüzüne dikip derin bir nefes aldım. Kolumu saran parmaklarla ise bu özgürlük kısa sürdü. 

"Amara?"

"Hmm?"

"Neler olduğunu anlayamıyorum?" Tam önüme geçip ellerimi omuzlarına yerleştirdi ve ellerinden birini usulca yüzüme koydu. "Niye böyle yapıyorsun?" 

Gözlerimi silmek için hamle yaptığımda beni durdurdu. Oflayıp başımı diğer tarafa çevirdim. "Şu an hiç havalı değilim. Hatta normal bile görünmüyorum." 

Mükemmel kahkahasını her zaman yaptığı gibi tek nefeslik bir ehe ile bitirdiğinde başımı ona çevirmeden yandan kaçamak bir bakış attım. "Yani... Daha yıkık olduğun anlarına tanıklık ettim aslında." Kocaman gözlerle ona döndüğümde dudaklarımdan istemsizce hayret dolu bir nida çıktı. "Ama şu an onlardan bir tanesinde değiliz. Şu an o kadar güzelsin ki..." Beni baştan aşağı süzüp daha yakınıma geldi. "Her saniye daha şanslı hissediyorum." 

Yeniden gözlerim dolduğunda alt dudağımı ısırdım. "Ağlamamdan hoşlanmıyordun hani!" Titreyen sesim bol miktarda sitem de barındırıyordu. Tüm bunlara rağmen o hala gülüyordu. "Tabi ki hoşlanmıyorum!"

"Bir de gülüyorsun!"

"Özür dilerim. Sadece şu durumda seni teselli etmeye çalışmam komik geliyor. Yani... Sonuçta sevinç çığlıkları falan atıyor olman gerekmez mi?" Kaşlarını kaldırıp bana baktığında beni durdurmasına izin vermeden gömleğin kollarıyla yüzümü kuruladım. "Niye atacakmışım canım?! Sevmezsen sevmeseydin beni! Ben mi dedim?" 

Yine güldü.

Sinirlerimi bozuyordu artık. 

Kollarını bedenime sarıp çenesini omzuma yasladı. "Senin bir sinirlerin mi boşaldı? Böyle bir duygusallaştın sanki?"

"Hiç de bile." Kafamı göğsüne gömdüğüm için sesim boğuk çıkıyordu. "Tamam, öyle de olmadı. Sadece sana sarılmamam izin ver. Olur mu?"

"Bu seferlik izin vereceğim." Göğsünden yükselen titreşimler beni de gülümsetti. Kendimi iyice sakinleştirince kollarımı çözmeden geri çekildim. "Biraz önce dediğim şeyi geri alıyorum."

"Hangisini?"

Gözlerimi kaçırdım. "Şu s-sevmekle ilgili olan."

"Hemm... Bilmem ki. Ciddiye aldım sanki biraz." Yalandan kaşlarını çatıp uzaklara baktığında parmak uçlarımda yükselip yanağına küçük bir buse kondurdum. "Sev sen beni." 

Yeniden bana baktığında gözlerinin içi parlıyordu sanki. Benim yanağına bıraktığım dokunuşun aynısını burnuma kondurdu. "Seviyorum o zaman." 

Darkness | Byun BaekhyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin