-Chapter 46-

235 29 34
                                    

Avucumun hemen altında hissettiğim kalp atışları yavaşlarken Baekhyun'un soluklarının da düzene girdiğini anlayabiliyordum. Yavaşça doğrulmaya çalışarak uykuya dalmış yüzünü inceledim. Çok geçmeden yavru bir köpek gibi minik iniltiler çıkardığında kıkırdadım. O kadar güzel görünüyordu ki. 

Kolum uyuşmaya başladığında belime sarılmış elini dikkatlice kenara çekip oturur pozisyona geçtim. Gevşekçe tuttuğu elini de kucağıma yerleştirdiğimde hala bunun gerçek olduğuna inandıramıyordum kendimi. 

Hava yavaştan aydınlanmaya başladığında saatlerdir izlediğim manzaradan hiç sıkılmamış, aksine çok heyecanlı bir şeye tanıklık ediyormuş gibi gözümü dahi kırpmamıştım. Boşta olan parmaklarımı saçlarında dolaştırıp yeniden yumuşaklığını hissettim. Yüzümde yayılan gülümseme kendimi ne kadar iyi hissettiğimin kanıtıydı. 

İçeriden gelen tıkırtılarla zorlukla gözlerimi uyuyan bedenden çekip sesin kaynağına çevirdim. Chanyeol'ü parmak uçlarında bize bakarken gördüğümde gelmesi için elimi salladım. Temkinli hareketlerle bana yaklaşıp vücudumu inceledi hemen sonra da şaşkınca elimi tutan parmakların sahibine, Baekhyun'a baktı. Gülümseyerek kalkmaya çalıştığımda beni omuzlarımdan tutarak engelledi. "İyi misin?" Başımla onu onaylayıp yanıma çökmesi için bileğinden tutup aşağı çekiştirdim. "Seni korkuttum mu?"

"Uyanmayacaksın sandım!" 

Saçlarını karıştırıp dudaklarımı birbirine bastırdım. "Sadece kabus görüyordum Yeollie."

"Yine de senin için endişelendim." Ağlıyormuş gibi çıkan sesi ona sarılmak istememe neden oldu.

"Aigooo! Çok mu tatlısın sen?" Yanaklarını çekiştirdiğimde homurdanarak geri kaçtı. "Şimdi iyisin değil mi?"

"Tabi ki de iyiyim. Bu kabuslarla ne kadar uzun zamandır başa çıkmaya çalıştığımı bilsen şaşırırdın."

"Öyle olsun." Yüzüme kaçamak bir bakış atıp dudaklarını dişlediğinde iç çektim. "Sor hadi ne soracaksan."

"Ş-şey. Zamanı değil biliyorum ama Jongin bana olanları anlattı."

"Eee?"

"Gerçekten kardeşinin kim olduğunu merak etmiyor musun?"

"Tabi ki ediyorum ama onu görürsem ne değişecek?"

"O nasıl soru? Normal bir hayata adım atabilirsin. Daha ne kadar evren sinyal yollamalı anlamıyorum." Kaşlarını çatıp konuştuğunda tüm bu ciddiyeti nedense bana komik gelmişti. Kıkırdadım ve yeniden saçlarını karıştırdım. "Bunlar normal bir hayat için değil Chanyeol geri dönmem için olan işaretler."

"Geri mi döneceksin?" İrileşmiş gözleri ve hafif aralanmış dudaklarıyla az sonra 'Gitme' diye ağlayacak ufak bir çocuğa benziyordu.

"Eh. Bir gün gitmem gerekecek."

"Burada kalmaman için hiçbir sebep yok. Kalamaz mısın?"

"Ben de buradaki hayatımı seviyorum. Bütün gün uyuyorum, yemek yiyorum ve oyun oynuyorum. Haru'dan bir farkım yok ama ne dersek diyelim buna mecbur olduğumu biliyoruz."

"Ne zaman peki?"

"Hiçbir fikrim yok ama çok yakın bir zamanda olacağını hissedebiliyorum." Bakışlarım huzurla uyuyan Baekhyun'a kaydığında kalbim sıkıştı. "Yaptığım her şey çok yanlış değil mi?"

Vereceği cevabı merak ettiğimden Chanyeol'e döndüm. Aceleye getirmeden derin bir nefes aldı ve yerde bağdaş kurdu. "Neden yanlış olsun? Birilerine değer vermen, aşık olman kadar doğal bir şey yok."

Darkness | Byun BaekhyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin