Amara aynadaki görüntüsünde son kez bakışlarını dolaştırıp odada daha az 'pembe' olan bir yer aradı. Pencere önünü dışında aradığı kriterlere uyan bir alan yoktu küçük odada. İç çekip yüzüne bir gülümseme yerleştirmeye çalıştı ve kameranın kayıt tuşuna bastı.
Rahat edebildiği nadir günlerinden biriydi bugün. O yüzden günlerdir aklında olan fikri eyleme dönüştürmüş Jongin'den biraz tehditle kaptığı kamerayla kayıt yapmaya çalışıyordu. Boğazını temizleyerek karşısında Baekhyun olduğunu hayal etti. Bu düş kısa bir an gözlerinin kapanmasına sebep olsa da hemen ardından gülümsemesini genişletmeye çalışarak el salladı. "Merhaba Baekie!"
"Evet, söze nasıl başlayacağımı bilemiyorum." Neşeden yoksun bir kıkırdama bıraktı odaya. Tek taraflı diyaloğu biraz rahatsız hissettirmişti onu.
"Direk söze girmek istiyorum aslında. Uzun bir hikaye çünkü anlatacaklarım. Biraz da anlatması zor..." Kucağında oynadığı parmaklarındaki bakışlarını kameraya çıkarıp yutkundu. "Benim... Benim bazı şeyleri unuttuğumu biliyorsun zaten. Oradan başlayalım mı?"
Derin bir iç çekip bakışlarını kaçırdı. Büyük bir cesaretle oturduğu koltuk şimdi çok rahatsız edici geliyordu. "Jongin'in hatırlamamdan korktuğu her şey... Her şey yükleniyor yavaş yavaş. Ve ben her sabaha gözlerimi açtığımda sizi dinlemediğim için kendime küfrediyorum."
Ayaklarının dibine bıraktığı su şişesinden bir yudum aldıktan sonra duruşunu dikleştirmeye çalıştı. "Buraya geldiğimden beri bana bazı... İlaçlar veriyorlar. O ilaçlar beynimdeki kapıları tek tek açıyor sanki. Susturmak için ne verdilerse bu, tam tersini yapıyor." Başını hafifçe yana eğip doğru kelimeleri seçtiğine kendini ikna etmeye çalıştı. Sorun değil imajı sergilemek adına da gülümsemeye çalışarak konuşmaya devam etti: "Annemi, babamı... Ailemi hatırladım. Onlarla yaşadığım güzel anlar, kardeşimle ilk tanışmam... Sanki normalde bir insanın hatırlayamayacağı kadar geçmişi hatırlamaya başladım. İlk başta bazı şeyleri göz ardı ettiğimde... Her şey güzeldi bile diyebilirdim ama o korktuğum hatıraların üstüme çökmesi çok, çok çabuk oldu."
Söyleyeceklerini, anlatacaklarını aklından geçirmek bile kulaklarında büyük bir çınlamaya sebep oluyor o da kusmak isteğini beraberinde getiriyordu. Kendini toparlayana kadar sessiz kaldı.
"Ben... Ben babamı çok severdim Baekhyun. Annemi de severdim de babam çok başkaydı benim için. O ne derse yapardım. Gel derdi gelirdim. Otur derdi otururdum. O da beni çok severdi. Uçururdu gökyüzüne, elimi tutar hiç bırakmazdı."
Dolan gözleri parladı kısa bir an için. Sonra da sıcacık gülümseyip elini saçlarında dolaştırdı. "Senin... Senin yaptığın gibi saçlarımı okşardı hep. Güzel kısım diye sever, güzelim diye de çağırırdı yanına."
Dudaklarını birbirine bastırdı Amara. Hatırlamak hiç olmadığı kadar acı veriyor, içinde ne varsa cayır cayır yakıyordu.
"Sonra, sonra bir gün bana gel dedi. Oturduğum bu pembe kaplı odanın içindeydik yine. Babamın yeniden yanımda olması en çok istediğim şeydi. Özlemiştim onu. O yüzden, bir daha gitmesin diye... Ne isterse yapardım. Bana sürekli birilerine kötü davranmamı isteyen adamlardan da gına gelmişti zaten. Hoplaya zıplaya gittim yanına. Dizine oturttu beni, saçlarımı okşadı. Gözleri dolu doluydu. Ağladığı belliydi benim babamın. Bakmadım o yüzden yüzüne. Bakmak istemedim."
Dakikalardır içinde tuttuğu hıçkırık kaçıverdi dudaklarından. En zor kısmına geldiği açıktı. Haykırışlarını saklamak için de dudaklarını eliyle kapattı bir süre. Canı acıyordu. Çok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Darkness | Byun Baekhyun
FanfictionGeceye değil gün doğumuna bir şarkı mırıldandı benim için. Unutulsun istemedim sesi, bende kapadım gözlerimi. Sesiyle bana eşlik ederkense gök gürledi. Sesini gölgeleyen çığlık önce onu susturdu sonra da bana unutturdu...