"Tatile çıkıyoruz."
"Ne?"
Baekhyun sürünerek yataktan kalkarken iç çekti. "Bunun için yeterince uzun zamanımız yok Chanyeol."
"İki günümüz var. Yeterince uzun bir süre." Bir yandan telefonunu kurcalarken kısaca yanıtladığında iç çekerek araya ben girdim bu sefer: "Gitmesek Chanyeol? Evde sizinle sıradan bir iki gün geçirmek istiyorum."
"Ama-"
"Lütfen. Oraya döndüğüm an zaten sonu gelmeyen huzursuz günler beni bekliyor olacak. Yeterince yorulacağım. En azından evim gibi hissettiğim yerde biraz daha vakit geçireyim."
Duygu sömürüsü yapmak amacıyla dudağımı da sarkıttığımda üzgün gözlerle bana baktı. Yeniden gözleri dolmaya başladığındaysa panikle yanına gidip kollarımı beline doladım. "Sakın yeniden ağlayayım deme. Seni kovarım evden."
"Sus be!"
***
Son kez bana ait olan odaya bakış atıp kapısını çektim. Bu odaya yeterince ısınamamış bile olsam yine de ayrılacağım için üzülüyordum. Küçük adımlarla salona geçtiğimde ikilinin kanepeye çökmüş beni beklediğini fark ettim. Arkalarından yaklaşıp kollarımı ikisine birden sardım. "Artık çıkmam gerek bebeklerim."
"İki günün bu kadar çabuk geçmesi sinirlerimi bozuyor."
"Benim de Yeollie." Geri çekilirken Chanyeol'ün küçük bir çocuk gibi söylenmelerine eklediği yeni bir tanesine onay verdim. Ön kısma dönüp Baekhyu'un kucağındaki kediye uzandığımda o da hissetmiş gibi karşı çıkmamış, ilk karşılaştığımız zamanda yaptığı gibi patilerini yüzüme yerleştirmişti. "Haru... Kızım."
Karşılık olarak aldığım miyalamaya kıkırdayıp kocaman bir öpücük kondurdum kafasının üzerine. "Benim artık gitmem gerekiyor. Uslu bir kız olacak mısın?"
Yeniden miyavladığında yavaşça gözlerim doldu. Zorlukla gülümsedim ve yeniden öptüm onu. "İşte böyle. Aferin sana."
Kucağıma iyice yerleşirken ben de kendimi koltuğa bıraktım ve ikimiz için de daha rahat bir pozisyon sağlamış oldum. Yüzüme diktiği kocaman gözlerine bakmamaya çalışarak tüylerini okşadım kısa bir süre. "Artık senin annen olmayacağım."
"Ya! Amara." Chanyeol'ün uyarı dolu sesiyle ona çevirdim odağımı. Baekhyun sessiz kalmakta kararlı gibi duruyordu. "Saçma sapan konuşuyorsun yine."
Yeol'ün şikayetlerini önemsemeden Haru'yu ön patilerinden tutarak arka ayaklarının üstünde yükselttim. "Ama benim yerime yodayla idare edebilirsin değil mi güzelim? O sana annelik yapabilir."
Ayağa kalkıp Haru'yu yeni annesinin kucağına bıraktığımda bana çatılmış kaşlarıyla bakıyordu. Ellerimi gevşekçe boynuna doladım. "Görüşürüz Yeollie."
"Sizi aşağıda bekliyorum."
"Tamamdır."
Gözden kaybolana kadar onun arkasından bakıp korkak bakışlarla Baekhyun'a döndüm. Küçük adımlarla yaklaşıp kollarımı boynuna sardım. "Baekie?"
"Hm?"
"Polarını arakladığım için hala kızgın mısın bana?" Sorum üzerine yalandan öfkesiyle yüzüme kısa bir bakış atıp omuz silkti. "En sevdiğimdi."
"O yüzden sana onu geri getireceğimi söyledim ya zaten."
"Sonra da yeni bir tanesini isteyeceksin." Artık yüzünde görünen bariz gülümseme içimi titretti ve dudağının kenarına ufak bir öpücük kondurdum. "Ve sonra başka bir tanesini daha."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Darkness | Byun Baekhyun
FanfikceGeceye değil gün doğumuna bir şarkı mırıldandı benim için. Unutulsun istemedim sesi, bende kapadım gözlerimi. Sesiyle bana eşlik ederkense gök gürledi. Sesini gölgeleyen çığlık önce onu susturdu sonra da bana unutturdu...