Bedenimin adeta fırlatıldığı oda hiçbir şeyi göremeyeceğim kadar zifiri karanlığa boyanmıştı. Güçlükle kendimi yerden kaldırmak için yaptığım hamle sonuçsuz kalırken içime çektiğim nefesten bile kan tadı alıyordum sanki.
Dudaklarımdan firar eden acı dolu inleme karşımdaki adamı yeniden eğlendirdi ve yanıma yaklaşıp çöktü. Başımı kaldıracak gücüm olmadığından gözlerimi ayakkabılarına diktim. Odadaki tek ışık kaynağı oymuş gibi parıldayan cilalı ayakkabılar konuşan adamdan daha çok ilgimi çekiyordu.
"Eskisi kadar dayanıklı değilsin."
"İşe bak siz de eskisi kadar nazik değilsiniz." Gülüş olarak çıkartmaya çalıştığım sesler daha hayvani bir tarz kazansa bile önemsemedim.
Göz kırparken bile canım yanıyordu zaten.
Saçlarım yine o büyük el tarafından kavrandığında kendimi tutamayıp tısladım. Şerefsiz rahat bırakmıyordu beni bir türlü. "Siktir git."
"Yeniden uslu durman için ne yamam gerekiyor?"
"Şeker verebilirsin mesela." Sırıttım.
"Jongin!" Kükremeyi andıran sesi çok yakınımda yükseldiğinde istemsizce gözlerim kapandı. Zaten bilincimi yitirmemek için harcadığım çabanın haddi hesabı yoktu.
Adamın sıkıca kavradığı saç diplerim iyiden iyiye uyuşmaya başladığında Nini nihayet gelebilmişti. Yüzüne bakmaya çalışsam bile görememiş, onun yerine de patronumuza uzattığı şırıngaya dikkat kesilmiştim.
Boğazımdan hırıltılı bir ses yükseldi.
Sanki bir anda damarlarımda kan değil saf adranalin aktı.
Boynuma yaklaşan eli sıkıca tutup kendimden uzaklaştırmaya çalıştım. Bunu beklemediği için karşımdaki adam bir an için bocalasa bile Jongin kollarımdan yakalayıp beni sıkıca tuttu. "Hayır," diye mırıldanabildim sadece. "Jongin, lütfen."
"Üzgünüm."
Tenime giren iğnenin her hareketini hissederken acı dolu bir çığlık yükseldi benden. Sanki ses bana ait değilmiş gibi korku içeriyordu her bir zerresinde.
İlaç içeride yayıldıkça daha çok çığlık atmak istedim. Dokunduğu her yer buz kesiyordu sanki. Bacaklarım titremeye başladığında Jongin bileklerimi saran ellerini serbest bırakıp belimden kavradı bedenimi. Ben de daha fazla ayakta kalamadım zaten.
"Şeker yerine bununla idare edebilirsin."
Cevap olarak sadece çığlığı andıran bir ses çıkarabilmiştim. Ne onu ne de herhangi başka bir şeyi önemseyecek durumdaydım şu an için. Tüm bedenim titremeye başladığında başımı biraz daha geriye atıp Jongin'e daha çok yaslandım. Bilincimin kapanmasını istiyordum.
Her şey çok yoğundu.
"Y-ye-ter."
Kime, neye olduğunu bilmeden yalvardım ama ne geri dönüt alabilmiştim ne de istediğim olmuştu. Sanki yıllar gibi geçen bir süre bedenimi içten kavuran yangının bitmesini beklemiştim. Bir süre sonra hissizleşmeyi dilesem de olmamış son ana kadar cayır cayır yanmıştı içim. Nefes versem kül dökülecekti sanki dışarıya.
Önce dondurmuş, sonra da yakmıştı verdikleri her neyse.
***
Gözlerimi açtığımda rahatsız edici bir ses hemen yanımda kendini tekrar ediyordu. Parlak ışık yüzünden acıyan gözlerimi biraz olsun rahatlatmak adına elimle ışığı kesmek istedim ama hareketimle odaya yayılan metalik ses bunu yapamayacağımı idrak etmemi sağladı. Hafifçe doğrulmaya çalışıp bileklerimdeki kelepçelere baktım.
Cidden mi?
"Uyanmışsın." Köşeden yükselen tanıdık sesle o tarafa döndüm.
"Jongin senin ebeni s-"
"Tamam, bana çok kızgın olduğunu biliyorum. Buradan çıktığımızda ağzıma sıçmana izin vereceğim."
"İzin mi vereceksin?" Boğazımı temizleyip yeniden kollarımı hareket ettirmeye çalıştım. "Aç şunu."
"Açamam."
"Sormadım Jongin. Aç dedim."
Yanıma yaklaşıp yatağın sırt kısmını biraz yükselttiğinde daha iyi bir görüş alanım oldu. "Burası neresi?"
"Benim de yeni öğrendiğim bir yer. Anlaşılan seni tabi tutulacağın testler için buraya getiriyorlarmış."
"Çıkar beni buradan." Sesim mızmızlanır gibi çıkmıştı.
"Beklemen gerekiyor."
"Ne zamana kadar?! Yeniden bir robot olduğumda mı? Sağ ol kalsın!" Kolumu yeniden sertçe çektiğimde bileğimden vücuduma yayılan silik sızı tüm hareketleimi kesti bir anda. Nefes bile almayı unuttum sanki.
"Bana yine o ilacı verdiniz." İrileşmiş gözlerimle ona baktığımda panikle yanıma gelip yüzümü kavradı. Dokunuşundan kaçmak istesem bile bunu bulunduğum konum yüzünden yapamadım. "Özür dilerim ama yapmak zorundaydım. Çok çok küçük bir doz. Yemin ederim. İşe yaramayacaktr."
"Ya yararsa?"
"Amara ilacın tamamını vermedim yemin ederim."
"Jongin ya yararsa!" Gözlerim dolmaya başladığında beni kendine çekip sıkıca sarıldı. "Çok az kaldı. Sık dişini." Onun da kendine güveni olmadığı sesinden bile anlaşılıyordu. "Beni öldürecekler."
Sesim korku dolu çıkmıştı. İlk defa kendimi uçurumun ucunda hissediyordum. Yere çakılmama çok az kalmıştı.
Jongin'in geri çekilip beni aksine inandırmaya çalışacağı o kısa zaman, kapının arkasından gelen tıkırtılarla son buldu. Anında geri çekildiğinde yeniden elimi yüzüme götürmek istemiştim. Başarısız olunca öfkem arttı.
"Aç şunu!" Dişlerimin arasından tıslar gibi söylediğimde dudaklarını birbirine bastırdı. "JONGİN!"
Odaya dalan beyaz önlüklü başka biri yüzünden Nini kendine kaçabileceği imkanı sağlarken ben öfkemi bastırmaya çalışıyordum ama bu depremi yeri tutarak durdurmaya çalışmak gibi bir şeydi.
"Büyümüşsün." Saçları ağarmaya başlayan adam gülümseyerek bana yaklaştığında ben de bakışlarımı Jongin'in bedeninden çekip ona kilitledim. Sırıttım:
"Hadi ya."
"Tch! Seni en son gördüğümde daha sıcakkanlıydın."
Elimi yumruk yapıp hareket ettirdim ve metalik sesin adamın dikkatini çekmesini sağladım: "Kusura bakmayın sarılamıyorum."
Sanki çok komik bir şey söylemişim gibi kahkaha attığında ben oldukça ciddiydim. Yüzüme kısa bir bakış atıp yavaşça ayak ucuma doğru yürüdü. Bana ait olduğunu tahmin ettiğim dosyaya göz gezdirip yeniden yüzüme baktı. "Nasıl hissediyorsun?"
"Harika."
"Şimdi soluklarını dinleyeceğim." Uyarır gibi bana yaklaştığında usulca başımı salladım. İyice yaklaşıp demir ucu bana doğru uzattığında yakınlığından faydalanıp kafa attım. Adam küfrederek geri çekildi. Ben ise beynimde meydana gelen sarsıntıdan dolayı inlemiştim.
Oda dönüyordu şimdi.
Doktor burnundan akan kanı durdurmaya çalışırken bir şeyler söyledi ama anlamadım. Kulağım çınlamaya başlamış, her şey daha hızlı dönmeye başlamıştı. Bana doğru yaklaşıp yeni bir iğnenin daha derime saplanmasına neden olduğunda ona zaten karşı koyacak gücüm yoktu.
Jongin her ne planlıyorsa çabuk olmalıydı.
Diğer türlü bedenimden başka bir şey kalmayacaktı geriye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Darkness | Byun Baekhyun
FanfictionGeceye değil gün doğumuna bir şarkı mırıldandı benim için. Unutulsun istemedim sesi, bende kapadım gözlerimi. Sesiyle bana eşlik ederkense gök gürledi. Sesini gölgeleyen çığlık önce onu susturdu sonra da bana unutturdu...