-Chapter 43-

263 28 108
                                    

"Siktir oradan! Gidiyorum ben."

Aniden yerimden kalkıp yürümeye başladığımda Jongin onca ağrısına rağmen bana yetişip kolumu yakalamıştı. "Bunun hakkında konuşmamız lazım Amara." Kolumu saran elini tutup geri itekledim. "Hayır, senin bu saçma şakalarından birine daha zamanımı ayırmayacağım."

"Bunun bir şaka olmadığını biliyorsun!" 

"Hayır öyle! Bu bir şaka. Sen de biliyorsun. Ben doğduğumda yalnızdım, tüm bu şeyler yaşanırken de yalnızdım, ölürken de büyük bir ihtimalle yalnız olacağım. Benim bir ailem yok. Senin de öyle. Bizim bir ailemiz olamaz. Arkamızda bıraktığımız birileri olamaz." Konuşurken, her kelimede işaret parmağımla göğsünü dürttüm ve sanki söylediklerimi daha kalıcı yapabilecekmiş gibi üzerine üzerine yürüyordum. "Bu gerçekliği kendine hatırlatsan iyi edersin Jongin." 

En sonunda sabrı tükenmiş olacak ki sertçe soluyup parmağımı yakaladı ve elimi sertçe kendinden uzaklaştırdı. "Gerçeklik konusunda sorun yaşayan ben değil sensin Amara ve bu gerçeklikten kaçamayacağını ikimiz de biliyoruz. Artık senin bir ailen var dediğimi de hatırlamıyorum. Kardeşinin seni hatırladığını ya da hatırlayacağını da sanmıyorum. Bir şeylerin üstesinden gelsen iyi olur. Çünkü tüm bunların altında yatan şey sandığımız kadar basit değil anlaşılan." 

İnkar etmek, kendimi savunmak için dudaklarımı araladığımda konuşmayı geç, ses dahi çıkaramamıştım. İçten içe Nini'nin söylediklerinin doğru olduğunu biliyordum ama buna kendimi inandırmak benim için çok zor geliyordu. Basit, tek renk olan hayatımdan geriye ben bile kalmamıştım. 

Yanımdan geçip gitmeden hemen önce elini omzuma yerleştirdi ve yan tarafa, bana doğru döndü. "Kendini toparlasan iyi edersin. Çünkü bu halde bir şeylerin altından kalkabileceğini düşünmüyorum."

Beni orada yalnız bıraktığında zorlukla kendimi kenardaki banka bıraktım. Bir süre beynimde bir kardeşim olduğu gerçekliğini kabul etmeye çalıştım. Neden bu kadar gerildiğimi, bedenimi bir titreme sardığını anlayamıyordum. Sonuçta onu hiç görmemiştim değil mi? Varlığını bilmek neyi değiştirecekti ki?

Bana benziyor mu acaba? Kız mıdır yoksa erkek mi? 

Başımı iki yana salladım. Oldu o zaman Amara, bir de görmeye git. Ben senin ablanım deyip sarıl!?

***

Omuzlarıma çöken ağırlıkla bakışlarımı kilitlediğim yerden çekip ağırlığın sebebine baktım. Sabah üstüme geçirdiğim kaban olduğunu fark edince kaşlarım çatıldı ve bunu bırakan kişiyi görebilmek adına etrafıma bakındım. Kim olduğunu anlayamadan yanıma çöken beden sakince polarının şapkasını açtı. 

Bana gülümseyerek bakan Baekhyun'u gördüğümde şaşırdım. "Burada ne işin var?" Uzun süredir öylece oturup bir şey yapmadığımdandı sanırım sesim çatallı çıkmıştı. Yüzümü buruşturup boğazımı temizledim. 

"Kuşlar senin birine ihtiyaç duyduğunu fısıldadı. Ben de gönüllü oldum." Yüzündeki naif gülümsemeyle beni kendisine çevirip kabanımın şapkasını kafama geçirdi. Sonra ellerini yaka kısmına getirdi ve biraz olsun kapatmak adına çekiştirdi. Bir şey demeden sadece hareketlerini izliyordum. En sonunda bakışları yüzümü bulduğunda aklıma patlak dudağım geldi. Başımı hızla çevirmeyi amaçlamıştım ki buna izin vermeden başımı şapkanın üstünden tutup yeniden kendine çevirdi. "Çok üşümüş olmalısın. Yine hasta olacaksın." 

Elleri kulaklarımın üstünde olduğu için sesi olduğundan derin geliyordu. Bu ilgili hali beni gülümsetti. "Bir şey sormayacak mısın?"

"Sormamı istiyor musun?" Sadece başımı iki yana salladım. Gülümsemesi daha da büyüdü. "Tamam, o zaman sormayacağım."

Darkness | Byun BaekhyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin