"Minseok?"
Elimdeki şapkayı biraz daha sıkı tutup neredeyse koşarak Baekhyun'un yanına gittim. Tüm bedenimi panik ele geçirirken Baekhyun'un kolunu tutup arkama geçmesini sağladım. Onun yanında küçük kalan bedenimin onu koruyamayacağı açıktı.
Minseok elini yüz hizasında kaldırıp parmaklarını oynattığında pis pis sırıtıyordu. "Uzun zaman oldu, değil mi?"
"Ne işin var burada?"
Sorumu önemsemeden havadaki elini Baekhyun'u işaret etmek için kullandı. "Bu o mu?"
Baekhyun'un kolunu saran elim tutuşunu sıkılaştırdı. Bununla birlikte onun da gerildiğini hissettim. Yüzüne bakmasam bile kaşlarını çattığını biliyordum. Bir adım daha yaklaştı bana ve boşta olan elini omzuma koydu.
"Sana burada ne işin var dedim?"
"Seni özledim tabi ki. Sen beni özlemedin mi? Aşk olsun." Yalandan alt dudağını sarkıtıp içeri girmek için hamle yaptığında yakasından tutup onu duvara yasladım. "Vovovov! Sakin ol! Bir şey yapmayacağım."
Yüzündeki, sesindeki dalga geçen o ifade onu oracıkta öldürmek istememe sebep olsa da sadece tutuşumu sıkılaştırmakla yetindim. Sıkmaktan bembeyaz olmuş parmak boğumlarımın üstünü Baekhyun'un eli kapattığında ona döndüm. "İçeri geçelim. Ne konuşmak istiyorsa orada konuşursunuz."
Bir süre bunun iyi bir fikir olup olmadığını tartmaya çalışsam bile Baekhyun'un güven verici bakışları önce tutuşumu gevşetti sonra da geri çekilmemi sağladı. Tehditkar bir ifadeyle Minseok'a döndüm: "En ufak bir yanlışını yakalayayım... Ufacık bile olsa, seni öldürürüm Minseok."
Yakasını düzeltip içeri adımladığında güldü. Yeniden üzerine atlayacak gibi olduğumda ise beni durduran yine Baekhyun oldu. Gözlerinden endişe geçse bile yüzüne yerleştirdiği gülümseme yeterince sakinleştiriciydi.
"Bunu yapamayacağını ikimiz de biliyoruz Amara. Sen adam öldürmezsin."
"Peşinden birini getirdin mi?" Kendimi koltuğa tam karşısına bıraktığımda Baekhyun'da hemen yanıma gelmişti. Yumruk yaptığım elimi kendi avucuna hapsetti. Minseok dizlerine yasladığı dirseklerinden güç alarak öne doğru geldi. "Demek dünyanı renklendiren o çocuk bu. Ben oyumu uzun olandan kullanmıştım gerçi."
"Nereden öğrendin?"
"Gerçekten sana izin vermesek elimizden kaçabileceğini mi düşündün?" Ayağa kalkıp etrafı işaret etti ve sonra delici bakışlarını yanımdaki bedende kilitledi. Tüm kaslarının gerildiğini hissedebiliyordum Baekhyun'un.
"Küçük rüyanı gerçekten yeni bir hayata çevirebileceğini düşünmedin değil mi küçüğüm? Sen buraya ait değilsin."
Yüzüme yayılan alayla arkama yaslandım. "Ve buna sen karar veriyorsun yani. Öyle mi? Öfkelendiğinde bile mutfağa kaçan Minseokie'miz benim yaşadığım hayata, seçimlerime burnunu sokabileceğini sanıyor. Duydun mu?" Baekhyun'a baktıktan hemen sonra ifademi ciddileştirip Minseok'a döndüm. "Komikmiş."
"Konuşmamız gerekiyor."
"Şu an yaptığımız şey de tam olarak bu."
"Bu delikte seni bulamamalarının tek sebebi benim. İstersen beni çok zorlama."
Aldığım tehdit bir an için tüm vücudumu dondurdu. Çaktırmamaya çalışarak ayağa kalktım. "Ya, biliyorsun benim sosyal ilişkilerim biraz zayıf. Tam şu an sana ne olur kimseye bir şey yapma diye yalvardığım anda mıyız?"
"Tek başına onu koruyamazsın."
Sonunda tüm alay onu terk ettiğinde ciddi ifadesi ses tonuna da yansıdı. Dudaklarımı birbirine bastırıp gülümseyerek Baekhyun'a baktım. "Bizi biraz yalnız bırakır mısın?" Yavaşça ayağa kalksa bile yüzünden bile belliydi itiraz etmek üzere olduğu. "Hadi, birazdan yanına geleceğim." Elimi koluna koyup yarım bir sarılmanın ardından onu dışarı itekledim nazikçe.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Darkness | Byun Baekhyun
Hayran KurguGeceye değil gün doğumuna bir şarkı mırıldandı benim için. Unutulsun istemedim sesi, bende kapadım gözlerimi. Sesiyle bana eşlik ederkense gök gürledi. Sesini gölgeleyen çığlık önce onu susturdu sonra da bana unutturdu...