Gece boyu Baekhyun'un üzerime yüklediği ağırlığı yüzünden hareketsiz kalan bedenim artık isyan edeceği vakit hemen arkamda kıpırdanmalar oldu. Bacağını üzerimden nihayet çektiğinde rahat bir nefes alabildim. Dudaklarımı birbirine bastırıp yavaş olmaya özen göstererek ona doğru döndüm.
Aralanmış dudakları ve çok net şiştiği belli olan gözleriyle o kadar sevimli duruyordu ki, küçücük bir çocuktan farkı yoktu. İlk başta kalkıp hareketsizlikten uyuşmuş bedenimi açmayı düşünsem bile gördüğüm yeni manzara bu fikrimi anında unutturmuş, beni kendine çekmişti. Kenara bıraktığım telefonu alıp bu anı birkaç kareyle ölümsüzleştirdim.
Galeride kısa bir tur attıktan sonra da gözüm perdenin arasından sızan güneş ışığına takıldı. Ona bu kadar daldığımı fark etmemiş, uyumam gereken vakti daha hoş bir şey için kullanmıştım. Zaten uykusuz geçen bir geceye göre kendimi çok enerjik hissetmemin Baekhyun'dan başka da açıklaması olamazdı.
***
Baekhyun ışıktan rahatsız olup yorganı birkaç defa kafasının üzerine kadar çekse de yüzünü görmek istediğim için her defasında ona inat yorganı yeniden aşağı çektim. Bir süre sonra ışık daha da rahatsız edici hale geldi sanırım, gözlerini kırpıştırarak açtı. Görüş alanına giren ilk şey benim yüzüm oldu.
Önce ifadesiz bir şekilde yüzüme baksa da bilinci daha açık bir hal aldığında yüzüne bir tebessüm yayıldı. Hemen sonra da elini yanağıma yerleştirdi. Yanağımı avucuna biraz daha yasladığımda ise dişlerini sergileyen bir gülücükle ödüllendirildim.
"Günaydın." Hala uyku dolu sesi çoktandır bastırdığım isteğimi daha da dürtükledi ve karşılık olarak yanağına uzun bir öpücük kondurdum. Geri çekilmek yerine de burnumu yumuşak teninde dolaştırdığımda oturduğum yerden beni kendine çekip kolları arasına aldı. Kahkahalarımızı bölen şey ise Chanyeol'ün yalandan öfke dolu sesi oldu: "Oynaşacağınıza kalkıp kahvaltı falan hazırlayın bir günde! Beni iyice hizmetçiniz bellediniz be!"
Sesini kapıya vurduğu yumrukları izleyince gülerek yataktan kalktım ve kapıyı açtım. Çoktan giyinmiş hatta montunu bile üzerine geçirmişti. "Çıkıyor musun?"
"Saatin kaç olduğundan haberiniz var mı?"
"Tch!"
Gözlerini devirip dış kapıya doğru yürüdü. Ben de peşinden gittim. Ayakkabılarını giyerken bu gün kafeye gelmeme gerek olmadığını söyledi. "Yapacak daha iyi işlerim yok. Canım sıkılırsa seni ziyaret ederim."
"Bugün tüm gün kafede olmayacağım. Gelmeden önce haber verirsin o zaman."
"Öyle mi? Nereye gideceksin?"
Chanyeol cevap vermeden Baekhyun arkamdan yaklaştı ve kollarını belime doladı. "Stüdyoya gidiyor. Kayıt yapmak için."
"Nasıl yani?"
"Müzikle uğraşıyor. Sağlam besteleri var. Bir ara birlikte gider dinleriz." Çenesini omzuma yasladığında ona biraz daha alan açabilmek için başımı diğer tarafa eğdim biraz.
"Siz ikinizi böyle hiç sevmedim. Yapışık ikizler gibi bu ne böyle?" Midesi bulanıyormuş gibi eliyle ağzını kapattığında koluna vurup ilgimi çeken diğer konu hakkında daha fazla detay öğrenmeye çalıştım. "Ne zamandır uğraşıyorsun?"
"Bilmem. Çok uzun zamandır."
"Sizin de ne çok kabiliyetiniz var öyle. Bu kadar rahat yaşamanıza şaşmamalı. Para sıçıyorsunuz değil mi?"
İkisi birden kahkaha attığında ben sırıtmakla yetindim. Yeniden konuşacağımda ise Chayeol izin vermeden dışarı çıktı. "Hadi hadi geç kaldım ben. Siz de lütfen ben gelene kadar şu mıçmıçlığınızı bırakın." Elini kaldırıp havada hayali daireler çizdi ve kınayan bakışlarını kısa bir süre üzerimizde gezdirdi. Onun bu halleriyle eğlenmek dışında başka bir şey yapmadık ama.
Chanyeol'ün arkasından kapıyı kapattıktan sonra üzerime ağırlığının büyük bir kısmını yüklemiş Baekhyun'u geri itekledim. "Biz ne yapsak ki? Sen kliniğe falan gidecek misin?"
"Bilmem gitmemi istiyor musun? Bütün günü birlikte geçirebiliriz."
Dudaklarımı birbirine bastırıp kendini salondaki koltuğa bırakmasını izledim. "Yani sen bilirsin."
"Benim tercihim ikincisinden yana. Benimle ne yapmak istersin?" Merakla yüzümü incelediğinde yanına gidip oturdum. "Sen benimle ne yapmak istersin?"
"Sinemaya gidebiliriz istersen. Tipik bir ilk randevu... Ne dersin?"
İlk randevu fikri hoşuma gidince başımla onayladım. Ne kadar hevesli olduğumu anlayınca da hemen yerinden kalktı. "Eh! Kalk o zaman. Önce gider dışarıda kahvaltı yaparız. Sonra da izlemek isteyeceğimiz bir şeyler var mı ona bakarız."
"Hazırlanayım o zaman."
Elimi tutup beni odaya doğru çekiştirdi. Odasına girip görüş alanımdan çıkmadan hemen önce ona son kez bakıp giyinmek için dolabımı açtım. Basit birkaç parçada şeyde karar kıldıktan sonra hazırlanmam üç dakika falan sürdü. Salona geri döndüğümde ise Baehyun'u göremeyince evin içinde Haru'yu aradım. Mutfakta sanırım Chanyeol'ün verdiği mamayı yiyordu. Sessizce yemeğini bitirmesini bekledim. Onu böyle zamanlarda rahatsız ettiğimde hiç acımıyordu.
Onu sevmek için beklediğimi anlamış gibi işi bitince kucağıma çıktı. Baekhyun'dan da hala ses çıkmayınca büyük bir keyifle Haru'yla oynamaya başladım. Yaklaşık bir beş dakika sonra da Baekhyun yatıştırmaya çalıştığı saçlarıyla yanımıza geldi. "Sanırım saçlarımı kestirmem gerekiyor."
"Çok uzamış görünmüyorlar."
"Görüş alanımı kapatıyor." Haru'yu son kez öpüp yere bıraktım ve oturduğum yerden kalkıp yanına gittim. Elimi alnını kapatan tutamlarda gezdirdikten sonra alt dudağımı sarkıttım. "Ben seviyorum bu hallerini."
"Kestirsem sevmeyecek misin?" Dalga geçip dudağıma küçük bir öpücük kondurduğunda gülümsedim. "Büyük ihtimalle o halini de severim."
"Beni sevdiğin için olsa gerek." Gözlerini kısıp beni yanıtladığında kıkırdadım.
"Kendini beğenmiş."
"Ama haklıyım."
"Doğru." Yeniden bana doğru eğildiğinde memnuniyetle onu karşıladım. Ama henüz aramızda temas sağlanamadan kapı çaldı. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldıktan sonra Baekhyun'u itekleyip inatla çalmaya devam eden kapıyı açması için yolladım. "Sen git kapıya bak. Chanyeol'se lütfen benim için kafasına vur. Ben de senin için bir şapka bulayım." Elimle toplanması imkansız gibi görünen saçlarını işaret edince beni onayladı ve söylediklerime itaat ederek kapıya gitti.
Baekhyun'un odasını şapka bulmak için kurcalarken onun bana seslendiğini duydum. "Amara, güzelim! Bir bakar mısın?"
"Ne oldu? Chanyeol müymüş? Bir şeyini mi unutmuş?" En sonunda bulduğum şapkalardan siyah olanını alıp yanına gittim. Onu hala kapıda biriyle konuşurken görünce kaşlarım çatıldı. "Kimmiş?" Sesimle bana doğru döndü ve kapıyı biraz daha araladı.
"Bilmiyorum. Seni görmek istediğini söyledi."
Bakışlarımı diğer bedene çevirdiğimde kulaklarım uğuldadı. Nefesimi tuttum.
Siktir.
Koca. Bir. Siktir.
"Minseok?"
***
Sıkıcı bir bölüm olduğunu biliyorum. Bunun için üzgünüm :(
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Darkness | Byun Baekhyun
FanfictionGeceye değil gün doğumuna bir şarkı mırıldandı benim için. Unutulsun istemedim sesi, bende kapadım gözlerimi. Sesiyle bana eşlik ederkense gök gürledi. Sesini gölgeleyen çığlık önce onu susturdu sonra da bana unutturdu...