-Chapter 32-

192 29 90
                                    

"Hiç öyle adını söylemek istedim."

Son kez bana bakıp gülümsedi ve odasına girdi. Kısa bir süre daha öylece orada dikilip onun siluetini hayal ettim. Daha fazla orada dikilmemem gerektiğini bildiğimden savsak adımlarla içeri geçtim. Herkes kendi halinde gülüşerek bir şeyler yiyordu. 

Yixing'in kucağına tırmanmış Haru'yu alıp herkesten en uzak olan tarafa oturdum. Baekhyun' un düşündüğü gibi kimse neden geciktiğimizi merak etmemişti. Hatta benim buraya geldiğimi bile fark etmemişlerdi. 

Baekhyun neşeli bir şekilde yanımıza geldiğinde masaya kilitlediğim gözlerim onu buldu. Kısa bir süreliğine bakışları yüzüme değse de hemen sonra ona bir şeyler söyleyen Sehun'a döndü. Hiçbir şey olmamış gibi masaya oturup karnını doyurmaya başladı ama ben onun kadar rahat olamıyordum. Gözlerimi uzun bir süre boynundan çekemedim. Odaklanabildiğim tek şey kızarıklıktı. 

Bedenimden geçen titremeyle ayağa kalktım. İçeri odama geçebilmek için davranmıştım ki Jongdae ilgiyle bana baktı. "Bir şeyler yemeyecek misin?" Başımı iki yana sallayıp gülümsemeye çalışsam da sesimin çatlamasına engel olamadım. "Aç hissetmiyorum. Biraz uyusam iyi olacak. Size afiyet olsun." Garip bir ifadeyle yüzüme baksa bile üstelememiş geçebilmem için kenara çekilmişti. Hızlı adımlarla oradan çıkıp kendimi odama, yatağıma attım. 

Haru'nun tiz miyavlamaları beni kısa süre sonra kalkmaya zorladı. Acıkmış olabileceğini düşünüp tabağına biraz mama koyduktan sonra açık olan odamın kapısını kapattım ve yeniden kendimi yatağa attım. Bedenim kısa bir an kasılsa bile kafamın üstüne kadar çektiğim yorganın sıcaklığıyla yatağa gömülmüştü. Gözlerimi kapatıp kendimi uyumaya zorladım. 

***

Gözlerimi zorlukla açtığımda bir süre kıpırdamadan etrafı dinledim. Herhangi bir şey duyamayınca da kendimi kalkmaya zorladım. Üstüme çöken ağırlıktan kurtulmaya çalışıyordum. 

Terden boynuma yapışan saçlarımı topuz yaptıktan sonra gözlerimi ovuşturdum. Yeniden yatmakla, kalkmak arasında seçim yaparken odamın kapısı yavaşça aralandı. Aniden içeri dolan ışık yüzünden gözlerimi kıstım. "Oh! Uyanmışsın." 

Bana doğru yaklaşan Chanyeol'ü başımla onaylamakla yetindim. "Saat kaç?" 

"Dokuza geliyor."

"Tüm gün uyudum mu yani?"

"Evet. Arada sırada sayıkladın ama onun dışında huzurlu görünüyordun. Biz de uyandırmak istemedik. Nasıl hissediyorsun?"

Üstümdeki yorganı kenara itekleyip bağdaş kurdum. "Sırtımda fil taşıyorum sanki." Cümlem ya da surat ifadem ona komik gelmiş olacak ki kıkırdadı. Sonra da sırtımı sıvazlayıp "Hadi gel bir şeyler ye." dedi yumuşak sesiyle. Sözlerini ikiletmeden uyuşuk hareketlerle ayağa kalktım ve peşine takıldım. "Herkes nerede? Gittiler mi?" "Hı-hım..." 

Mutfağa girdiğimizde ben tezgaha otururken o da benim için hazırlayabileceği şeyleri düşünüyordu. "Senin için lapa yapmamı ister misin?" 

"Sandviç yeterli olur. Ya da ramen yapabiliriz?" Kaşlarım istekle havaya kalktığında karnımdan yükselen gurultu da ramen konusunda fikrini beyan etmişti. Chanyeol saçlarımı karıştırıp suyu ısıtmak için  ısıtıcının düğmesine bastı. Oturduğum yerde bacaklarımı sallayarak onu izlemeye devam ettim. Çekmecelerden birinden bir çikolata çıkarıp bana uzattı. "Baekhyun bunu sevdiğini söylemişti." Başımla onu onaylayıp gülümseyerek paketi açıp kocaman bir ısırık aldım. "Severim..." 

Tepkime sırıtıp dolaptan birkaç bir şey çıkarmak için bana arkasını döndü. Çikolatamı büyük bir mutlulukla kemirirken aklıma takılan soruyla konuştum: "Baekhyun nerede?" 

Darkness | Byun BaekhyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin