"Tamam, ne kadar zor olabilir ki?"
Tahmin ettiğimin aksine her şey birbirine girmiş, birkaç kez elimi kesmiş hatta onunla yetinmeyip üstüne bir de elimi yaktığım sırada içeri Baekhyun girmişti. Sızlayan parmağımı dudaklarıma götürüp emdiğimde acı biraz daha artınca sızlanarak parmağımı ağzımdan uzaklaştırdım. "Ne oldu?"
"H-hiç... Hiç bir şey. Sen git yat, ben senin için bir şeyler hazırlayacağım şimdi tamam mı?"
Panikle bana yaklaşan bedenini tenceredeki vahşetten uzaklaştırmak için kapıya doğru itekledim. Ama bana izin vermeden ellerimi karnımda birleştirip arkadan bana sarıldı ve omzumun üzerinden tencereye bakabilmek adına öne uzandı.
Son çırpınışlarımdan umudu kesip bıkkın bir nefes eşliğinde başımı hafifçe omzuna vurduğumda o gülüyordu. "Anlaşılan bir hayli acı çekmişsin."
"Chanyeol'e buraya gelmesini söyledim ama o beni dinlemedi ve başımın çaresine bakmamı söyledi. "
"Onu bana şikayet mi ediyorsun sen?"
"Hastasın ve bir şeyler yemen gerekiyor. Birinin sana iyi bakması lazım ama bu konuda çok işlevsellik gösteremiyorum."
Mutsuz bir şekilde dudağımı sarkıttığımda gerçekten kendimi kötü hissediyordum. Onun için güzel bir şeyler yapmak istemiştim.
"Bence yeterince iyi iş çıkarıyorsun."
"Hayır..."
Baekhyun ağırlığını biraz daha üzerime verip yanağıma kocaman bir öpücük kondurduğunda ben de ona biraz daha yaslandım. "Beni artık bırakman gerekiyor."
"Seni bırakırsam yeniden yemek yapmaya kalkacak ve kendine zarar vereceksin."
"Daha önce benim için bir şeyler yapmıştın. Eğer sen anlatırsan belki halledebilirim."
"Ben yemek yapmayı bilmiyorum. O işlerden Yeol sorumlu."
"Ama benim için lapa yapmıştın?" Merakla ona dönmeye çalıştığımda bana izin verdi. Hala ıslak olan saçlarını gördüğümde kaşlarım çatılsa da konuşmak için hamle yaptığında sessiz kaldım. "Evet, yenebilir bir şeyler çıkarabilmek için saatlerce uğraşmıştım. Neyse ki sen uyuyordun."
Sanki o anlar gözünün önüne gelmiş gibi derin bir iç çektiğinde kıkırdadım ve onu içerideki odaya doğru çektim. İtiraz etmeden beni takip etti ve sonrasında kendini yatağa bırakıp Haru'yu kucağına aldı. Ben de o sırada çekmeceleri karıştırıyor, saç kurutma makinesini arıyordum.
"Alttan ikinci çekmecede."
Söylediği şeyle gülümseyerek aradığım şeyi almış ve yanına gitmiştim. Makineyi çalıştırdıktan sonra Haru sesten rahatsız olup odadan çıktığında Baekhyun başını öne eğip benim için işleri biraz daha kolaylaştırdı.
Ellerim saç tellerinin arasından geçerken o kadar rahatlıyordum ki... Bütün vücudum adeta sıvı bir kıvam alıyordu. O da benim kadar rahatlamış olacak ki işimin bitmesine çok az bir zaman kala kendini yatağa bıraktı. Onu kaldırmak yerine makineyi kenara bırakıp başını koyduğu yerin yakınına çöktüm.
Giydiği sarı poları ve hafif kabarmış dağınık saçlarıyla ona sokulmam için adeta yalvarsa da sadece saçlarını okşamakla yetindim. Birkaç mırıltı çıkarıp elinin biriyle bileğimi tuttu. Ama bu hareketimi durdurmaktan ziyade öylesine yapılmış bir şeydi.
"Daha iyi hissediyor musun?"
"Hı-hım. Duş almak iyi geldi. Sadece biraz başım ağrıyor."
"Senin için ilaç getirmemi ister misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Darkness | Byun Baekhyun
FanfictionGeceye değil gün doğumuna bir şarkı mırıldandı benim için. Unutulsun istemedim sesi, bende kapadım gözlerimi. Sesiyle bana eşlik ederkense gök gürledi. Sesini gölgeleyen çığlık önce onu susturdu sonra da bana unutturdu...