"Beynimin içindeki o sikik ses... Anneme ait Jongin."
Amara'nın bir çırpıda dudaklarından dökülen kelimeler Jongin'i kaskatı kesti. Yorum yapılamayacak durum, teselliye dahi izin vermiyordu. Ne diyecekti ki?
Kollarının arasındaki beden onu kendinden uzaklaştırmak için elini koluna yerleştirdiğinde itmesine izin vermeden geri çekildi. Hızlı hareketlerini yataktan kalkarak devam ettirdiğinde Amara ona tezat çok yavaş bir şekilde elindeki telefona uzandı. Jongin isteğini anladığı gibi de uzattı elindekini.
"Telefon sende kalsın. Yakalanma yeter."
Amara Jongin'in varlığını eline bırakılan telefonla unutmuştu bile. Ne dediğini duyduğundan bile şüpheliydi Jongin. Kısa bir süre kızın donuk bakışlarına şahitlik edip usulca odadan çıktı. Kapının önüne yığılmış adamları ona yaklaşmamaları adına uyardıktan hemen sonra da kapıyı kilitlemiş ve koridorda kaybolmuştu.
Jongin'in düşündüğünün aksine kız dışarıdaki kalabalığın seslerine kulak kesilmişti. Zihnindeki yankılardan fırsat bulabildiği o küçük anda tamamen yalnız olduğunu anlayınca telefonu cebine sıkıştırıp odadaki büyük pencerenin yanına yaklaştı. Bahçenin biraz ilerisinde ki birkaç kişiyi saymazsa kolayca kaçabilirdi.
Havanın tamamen kararmasını beklemek için yeniden bedenini odanın içine çektiğinde pembe rengin onu yorduğunu düşündü. Bu kadar sıradan bir çocuk muydu yani?
Güzeldin.
İlk defa kulaklarını çınlatmamış aksine rahatlatıcı bir hal almış ses git gide özüne döndü.
Öyle kalmalıydın.
Bizimle-
"Evet, yok olmalıydım falan filan. Bana biraz izin veremez misin?" Yorgunca şakaklarını ovaladığı parmakları eşliğinde kadının cümlesini tamamladı. İyiden iyiye delirmişti. Kendi bedeninde yükselen kahkaha ise yanıtının basit bir hayır olduğunu kanıtlar nitelikteydi.
İç çekerek yatağa oturdu ve baş ağrısının az da olsa dinmesini bekledi.
Bedeni bir garipti.
Bazen kendini uzaktan izliyormuş gibi hissettiriyordu.
Bazense tenine çarpan rüzgar bile canını çıkarıyordu.
Vücudunu yatağa sığdırmaya çalışarak uzandığında tenine batan telefonu yeniden eline aldı. Ekranda görünen tek isim Baekhyun'a aitti. Sesli mesajlardan birkaçını daha dinlemekte karar kılıp rastgele birine dokundu.
Önce uzun bir süre ses gelmedi. Hemen ardından da bir iç çekme duyuldu. "Neredesin?.. Yine başın belada değil mi?" Amara'nın zihninde Baekhyun'un görüntüsü canlandı kısa bir an. Bastırmaya çalıştığı sesler yeniden yükselecekti ki Baekhyun yeniden konuşmaya başladı. "Seni gördüğüm ilk yerde..." Doğru kelimeyi bulamamış gibi bekledi. "Gördüğüm ilk yerde öpeceğim." Yine uzun bir sessizlik başladığında Amara kolunun birini başının altına destek olarak yerleştirdi. Dudaklarını dişliyordu. "Seni seviyorum güzelim."
Telefonu karnının üzerine bıraktı ve diğer mesajların odanın içini doldurmasına izin verdi. Genel olarak endişelerinden ve onu ne kadar özlediğinden bahsediyordu Baekhyun. Birinde favori polarını geri istediğinden bahsetmişti gerçi. Başka bir tanesinde de dileğiyle alakalı bir şeylerden söz etmişti. Ama Amara'nın bekemediği kayıt şarkı söylediğiydi. Kulaklarına dolan yumuşak sesi tüm vücudunu titretti. Karnındaki telefon kat kat ağırlaştı ve göğsüne çöktü sanki. Nefes alamadı. Öyle olunca da hızla doğruldu yatttığı yerden. Parmaklarını boynuna dolarken soluklanmaya çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Darkness | Byun Baekhyun
FanfictionGeceye değil gün doğumuna bir şarkı mırıldandı benim için. Unutulsun istemedim sesi, bende kapadım gözlerimi. Sesiyle bana eşlik ederkense gök gürledi. Sesini gölgeleyen çığlık önce onu susturdu sonra da bana unutturdu...