3- Ecel

103 47 149
                                    

Aras, Şenol Bey'in arkasından hızlı adımlarla gitti ama ona yetişemedi. Lobinin loş ışıkları altında etrafı inceledi ve ardından en yakındaki koltuğa bıraktı kendini. Saat iyice geç olmuştu. Uykusu vardı ama yaşadığı bu olaylar aklını sürekli meşgul ediyordu. Çok hızlı ilerlemişti. Her şey düşündüğünden çok hızlı gelişiyordu. Gerçek, ortaya çıkmak için acele ediyordu adeta. Babası ona rüyalarında ulaşmış, öldürüldüğü yeri bulmasını sağlamıştı. Bambaşka bir ülkeden, hatta bambaşka bir kıtadan buralara kadar hiçbir sorun yaşamadan gelebilmişti. Belki şimdi de her şeyin gün yüzüne çıkması için yardım ediyordu. Olabilirdi.

Cem... Adı Cem'di... Aras'a bu bile yeterdi ama rüyalarında gördüğü babasının yetinmeyeceğini biliyordu. Katili bulmak zorundaydı. Sebebini sormak zorundaydı ona. Yaptıklarına değmiş miydi? Babasının ölümünden sonra yaşadığı hayat ona neler kazandırmıştı? Hepsini öğrenmek, yalnız başına geçirdiği yılların sebebeni anlamak istiyordu. Kimseyi tehlikeye atmamalı ama her şeyi, tüm ayrıntısına kadar bilmeliydi. Bunun için de çok dikkatli olmalıydı.

Başını yaslandığı koltuğun arkalığından kaldırdı ve gözlerini açık tutmaya zorlayarak etrafa baktı. O sırada içeride sadece resepsiyondaki genç adam vardı. Birkaç dakika sonra ise içeri birileri girmeye başladı. Muhtemelen resepsiyondakinin arkadaşlarıydılar. Belki de Burçak'ın da... Hem onun için endişelenmiş hem de diğerlerinden dinledikleri şu kahraman genci görmeye gelmişlerdi.

Aras yeni gelen ziyaretçilerinin sorularına cevap verirken, orta yaşlı birkaç kadın daha girdi içeri. Göz ucuyla onlara doğru baktı ve yanlarına kadar gelmeleri için bekledi. Ardından  "Aslında tamamen başı boş biriyim." dedi gülümseyerek. "Ama Şenol Bey ısrarla Cem diye birine çok benzediğimi söyledi. Kim bu Cem? Tanıyanınız var mı? Onunla tanışmayı çok isterim."

İnsanlar birbirlerine baktılar ama içlerinden sadece bir kişi Aras'ın dikkatini çekti. Yeni gelen kadınlardan biri donup kalmıştı. Aras, onun aklından geçenleri duyabilmek için karşısına geçti ama kadın, kesinlikle onu görmüyordu.

Yanındaki gençlerden biri, kahkahalar eşliğinde kadının adını söyleyerek tek elini gözlerinin önünde oynattı ve "İyi misin?" diye sordu art arda.

Kadın birkaç saniye sonra aniden kendine geldi ve "Öldü o." dedi. Aras tam onu kimin öldürdüğünü soracakken, kadın arkasını dönerek hızlı adımlarla uzaklaştı.

Aras yanındaki meraklı gözlere döndü ve "Nasıl öldü?" diye mırıldandı. Hiçbirinden cevap alamayacağını biliyordu. Yine de akıllarına o ismin kazınması için devam etti. "Cem'i kim öldürdü?"

Kimsenin bir fikri yoktu ama az önceki kadının garip halleri hepsini etkilemişti. Artık kimse gülmüyor, merakla birbirlerine bakıyorlardı.

"Kim bu Cem aga?"

"Ben daha önce duymadım adını."

"Valla ben de."

"Biri mi öldürmüş ki?"

"Ecel ile alakalı olmasın?"

Aras, son cümleyi kuran gence döndü ve "O kim?" diye sordu. İstediği cevabı alamayacağını biliyordu. Bu nedenle dikkatle karşısındaki gencin gözlerinin içine baktı ve onları dikkatle dinledi.

'Ecel mi kim? Adını asla kimsenin ağzına almayacağı biri. Hem neden bu kadar meraklısın sen? Üstelik dik dik bana bakıyor. Bakmasana kardeşim!'

Genç adam bakışlarını Aras'tan kaçırdığı anda, gözlerindeki konuşmalar da son buldu. Yine de gerçeğe bir adım daha yaklaştığını biliyordu Aras. Bahsedilen Ecel her kim ise, herkes ondan çok korkuyordu. Tıpkı Şenol'un dediği gibi: Asıl korkmaları gereken kişi kendisi değil, bu Ecel'di.

Cem'in OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin