Neredeyse aynı anda, savaş alanında bulunan herkes acı ile çığlık atmaya başlamıştı. Sadece Aras ve Ecel sessizce olan biteni izliyorlardı.
Ayhan'ı tanıyanlar onun başına gelen şeyin dehşetiyle, diğerleri ise hissettikleri inanılmaz acı nedeniyle haykırıyordu. Soluklar hissettikleri acı nedeniyle aniden kendilerine gelmişlerdi, fedailer ise istemsizce yerde çırpınıyorlardı. Var olmamaları gereken bir dünyada, yapmamaları gereken bir eylem ile cezaların en büyüğüne çarptırılmaktalardı. Asıl suçlu Ayhan'ın boğazını kesendi ama ona benzeyen her şey onunla beraber acı çekecekti. Kendisi ise yok olmayı sonsuza dek tadacaktı. Misafiri olduğu evren, yasak eylemi gerçekleştiren elinden başlayarak onu hiçbir zaman unutamayacağı azap ile cezalandıracaktı.
Ölümü kandıramazlardı. Daha başından beri var olmamaları gereken bir dünyada, hiçbir canlının varlığına son veremezlerdi. Bunu Ömür dahil hepsi biliyordu. Ölümü kandırmak için kendi dünyalarına ait nesnelere ya da etki altına aldıkları kişinin intihar etmesine ihtiyaçları vardı. İçinde bulundukları yere ait bir şey kullanırlarsa, eğer onunla herhangi birini öldürmeye yeltenirlerse, korkunç sonuçları olurdu. Fedai, tüm bunları bilerek hareket etmişti çünkü güvendiği bir şey vardı. Ecel... Yanlarında Ecel olduğu sürece, her zaman ikinci bir şansları olacaktı.
Aras her şeyi biliyordu artık. Süleyman'ın cesedinden dışarı çıkan sinek ve kurtçuklar, ona bilmesi gerekenleri hızla anlatmışlardı. Cezasını çekmekten kurtulacaktı fedai. Ayhan'a yaptığı şey yanına kâr kalacaktı. Bunu engellemek istiyordu ama olduğu yerde hareketsizce olan biteni izlemekten başka bir şey yapamıyordu. O sırada tek hissedebildiği; Ayhan'dan dışarı sızan yaşam enerjisinin hızla Ecel'e doğru aktığıydı.
Fedai elindeki şişeyi Ayhan'a sapladığı anda Ömür de acı içinde çığlık atmıştı ve aniden diğer fedailer de alev almışlardı. Etki altındaki soluklar hızla kendilerine gelip dehşete düşerek kaçmaya başladıklarında, Ayhan'ın arkadaşları yanına koşmuştu ve Ömür de cebinden ufak bir poşet çıkararak yerde acı ile kıvranan adamının yanına gitmişti.
Poşetin içinden yumuşak, siyah kahverengi bir şey çıkaran Ömür, zaman kaybetmeden fedaisinin ağzına koydu onu. Adam saniyeler içerisinde sakinleşti. Ağzındaki şeyi iştahla çiğnedi ve bedenini kaplayan siyahlık hızla yok olurken ayağa kalktı. Bedeni eskisinden daha soluk görünüyordu ama bu umurunda bile değildi. Yok olmayacaktı. Ortaklardan birini öldürmeyi başarmıştı ve bu sayede Ömür'ün gözüne tekrar girecekti.
O sırada Burçak, kuzeninin yanına çömeldi ve onun boynunu çiçekleri ile kaplamaya başladı. Tüm özleri onun kanına karıştırarak dışarıya olan kan akışını azaltıyordu ama yine de bir şeylerin ters gittiği hissinden kurtulamıyordu. Ayhan iyi görünmüyordu. Zaten zayıf olan bedeni, aldığı ikinci darbeyi kaldıramamış gibiydi. Her yer onun kanı ile kaplıydı.
Ömür fedaisinin iyileştiğinden emin olduktan sonra alevler içerisindeki diğer fedailerinin yanına gitti ve onları çevreleyen ateşi kendi üzerine çekti. Artık fedailerden eser yoktu. Ateş onları tamamen kendisine çevirmişti ve Ömür de hepsini kendi varlığına katmıştı. Hızla Ecel'in yanına doğru süzüldü ve her iki eli ile onu boynundan tutup dudaklarını kendi dudaklarına yerleştirdi. Birkaç saniye şehvetle öpüştükten sonra adamdan ayrıldı. Elindeki boş poşeti ağzına yaklaştırdı ve ağzından yavaşça yumuşak bir madde çıkarıp poşete doldurdu.
Ecel gülümseyerek Aras'a bakıyordu. Onun hiçbir şey bilmediğini izlemekten keyif alıyordu. ''Onları hayatta ben tutuyorum.'' dedi yavaşça. ''Artık gerçek bir insan değilim ama benim de bedenimden dışarı çıkması gereken bazı iğrenç şeyler var. İşte onlar Ömür ve fedailerine burada kalmaları için yardım ediyorlar.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cem'in Oğlu
Mystery / ThrillerKimsenin bilmediği bir tarihte Artık köy olmayan bir ilçede Kimsenin hatırlamadığı bir adam öldü. Yıllar sonra ise oğlu geri döndü. İntikam ya da hesap sormak değildi isteği. Tek bir dileği vardı; Öğrenmek... Babası kimdi? Nasıl biriydi? Ve onu öldü...