Ambulans kısa süre içerisinde geldi ve yerde kıvranan üç gence ilk müdahaleyi yaptıktan sonra, tedavinin devamı için onları hastaneye götürdü.
"Ne olacak şimdi?" Burçak dehşet içerisindeydi. Yaklaşık bir saattir başlarından geçenlere inanamıyordu. Ölmek üzere olan yavru kedi hayata geri dönmüştü ama sapasağlam olan Ayhan ve arkadaşları perişan haldelerdi. Hepsini Aras yapmıştı. O ana kadar şaka gibi gelen, içten içe inanamadığı ne varsa karşısındaydı. Garip bir şeydi yanında duran adam. Ölen sevgilisi gibi kokuyordu, hatta Burçak'a tıpkı onun baktığı gibi bakıyordu ama o değildi. Çok daha fazlasıydı. Burçak'ın anlayamadığı, anlamaktan korktuğu birçok şeydi.
"Polis gelecek." dedi Aras sakince. "Beni göz altına alacaklar ve bir sürü soru soracaklar. Karşılarında sapasağlam durduğum için inanamayacaklar ama başka çareleri de olmayacak."
"Ben anlatırım onlara." diye atıldı Burçak. "Neler olduğunu söylerim. Onların sana saldırdığını, senin hiçbir şey yapmadığını açıklarım." Öyle hızlı konuşuyordu ki, nefes almak için ara sıra durması gerekiyordu. "İkimiz de aynı hikayeyi anlatırsak inanmak zorunda kalırlar."
Aras gülümseyerek son kelimesine kadar dinledi onu. Ardından üzerini işaret etti ve "Beş kişi ile kavga ettim ve üstüm başım kan içinde." dedi. "Sence tek başına onların hepsini hakladığım mı daha mantıklı, yoksa bedenimde açılan yaraların iyileşmesi mi?"
"Babam, amcam, hatta babaannem senin nasıl biri olduğunu, neler yapabildiğini biliyorlar." diye karşılık verdi Burçak. "Onlar inanacaktır. Ne kadar çok kişi inanırsa, polis de o kadar inanır."
"Neden korkuyorsun?" diye araya girdi Aras. Burçak'ın gözlerinden duyabiliyordu aslında ama genç kadının da söylemesini istiyordu.
'Ayhan denen o soysuzun ölmesinden korkuyorum! Onun ölmesinden ve senin onu öldürmekle suçlanmandan!'
Burçak bir şey söyleyemeyince, ellerini genç kadının yanaklarına koydu ve "O ölmeyecek." dedi. "Eğer ona dokunmaya bir saniye daha devam etseydim, ölürdü. Ama artık eskiden yaptığım hataları yapmıyorum. Gücümün farkındayım ve onu kontrol edemediğim zamanlarda, ne yapmam gerektiğini de çok iyi biliyorum."
"O yüzden onu benim yanımda bıraktın." dedi Burçak hayretle. "Ve Kaan'ı motorla yanımıza gönderdin."
Aras başını onaylarcasına salladı. Daha önce, yardım etmek istemesine rağmen ölmelerine neden olduğu çok kişi olmuştu. Birileri onu incitirse, güçleri o istemese de karşılık veriyordu. Aras'a dokunan kişi, ona verdiği zararın çok daha fazlasını çekiyordu. Ve bu durum Aras onlarla temas ettiği sürece artıyordu. Onlara zarar vermek istemese de böyle oluyordu. Tek çözüm uzak durmaktı. Birilerine haber vermek ve acı içinde kıvranan insanların kurtulabilmeleri için bir şans oluşturmaktı.
Polis arabası ve köy halkından birkaç kişi yanlarına geldiğinde, Burçak'ın gözleri ağlamaktan şişmişti. Aras'ın elini sımsıkı kavradı ve insanlar yanlarına yaklaşırken onun önüne geçti. Başını hızla iki yana sallarken "O bir şey yapmadı!" diye bağırdı.
Polis tanıdıktı. Geçen gece Aras'ı köye getiren Ethem'di. Yavaş adımlarla yürüyerek yaklaşıyordu çünkü Aras'ın hastanelik ettiği gençlerin aileleri az da olsa hınçlarını alabilsinler istiyordu. Kendi köylerinin gençlerini hastanelik eden bir serserinin sadece nezarethaneye atılması ve ceza alması kimseyi mutlu etmezdi. Buna Komiser Ethem de dahildi. Ayrıca onların az da olsa sinirlerini çıkarmalarına izin vermezse, çok daha beteri ile karşılaşırdı. Bütün köy Aras'a saldırırdı ve onu linç ederlerdi. Yabancılara karşı köyün tavrı belliydi. Haksız da olsalar, kendi insanlarının tarafında olurlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cem'in Oğlu
Mystery / ThrillerKimsenin bilmediği bir tarihte Artık köy olmayan bir ilçede Kimsenin hatırlamadığı bir adam öldü. Yıllar sonra ise oğlu geri döndü. İntikam ya da hesap sormak değildi isteği. Tek bir dileği vardı; Öğrenmek... Babası kimdi? Nasıl biriydi? Ve onu öldü...