19- Örümcek

50 15 110
                                    

Şenol, Kaan ve Aras telaşla Ethem'in başına toplandılar. Adamın bedeni kaskatıydı. Şenol, adamın ağzını açıkta tutmakta zorluk çekiyordu. Aras'a yardım isteyen gözlerle baktı. Onun bir şeyler yapabileceğini düşünüyordu ama genç adamın yüzünde hiçbir ifade yoktu. Sadece bakıyordu. Aklından bir şeyler geçtiğine emindi Şenol ama sormaya korkuyordu.

"Epilepsi." dedi Aras. Ayağa kalktı ve üst kattan telaşla onlara doğru gelen Burçak'a baktı. "Önemli bir şey değil. Birazdan kendine gelir."

Burçak merdivenlerde durdu. Babasına, Kaan'a ve yerde artık hareketsiz bir şekilde yatan Ethem Komiser'e baktı. "Emel abla aradı." dedi. "Gelmek üzereymiş."

"Diğerlerine telefon etmeliyiz." diye atıldı Kaan. "Ayhan, Sezgin, Atilla... Hepsine!"

"Acele etmeliyiz." diyerek ayağa kalktı Şenol. Buray'ı bir an önce köyden uzaklaştırmak istiyordu. Ömür'ün etkisinde olanların başına neler gelebildiğini çok iyi hatırlıyordu. "Sokakları Emel için güvenli hale getirmeliyiz." dedi ve Burçak'tan abisinin yanında kalmasını istedi. Telefonunu çıkardı ve kendi abisini aradı.

Onunla aynı anda, Kaan da arkadaşlarını aramaya koyulmuştu. Onlara başına gelen inanılmaz şeyden bahsediyor, inanmadıkları zaman sinirleniyor, kendi durumlarını nasıl açıkladıklarını soruyordu. Telefonun karşısındaki kişi birkaç saniye sessiz kalınca hayatlarının tehlike altında olduğunu yineliyor ve bir an önce köye gelmeleri için ısrar ediyordu.

Şenol'un durumu çok daha farklıydı. Birol olanları unutmuştu. Ecel'in adını duyunca telefonda uzun süre sessiz kalmıştı. Şenol'un ona anlattığı hiçbir şeyi hatırlamadığını, asla köye gelmeyeceklerini söylemişti. Şenol abisine öfkelenerek telefonda bağırınca da suratına kapatmıştı.

"Diğerlerine söyle, Ayhan'ı almadan gelmesinler!" dedi sertçe Kaan'a. "Abim birkaç dakika sonra unutacaktır ona anlattıklarımı. Arkadaşların Ayhan'ı bir şekilde çıkarsın oradan."

"Biz gidelim." dedi Kaan.

"Emel gelmeden hiçbir yere gidemeyiz!" diye karşılık verdi Şenol. Ardından Aras'a dönerek "Sırt çantası ve ufak su şişelerine ihtiyacımız var." dedi. Yapacakları şey basitti. Yanlarına alabildikleri kadar termal suyu alarak dışarı çıkacaklardı ve Ömür'ün etkisinde olmayanları bulup, onlara termal suyundan içireceklerdi.

Şenol'un planını dinledikten hemen sonra Kaan, gözlerini kapadı ve Aras'ın gücüne ortak olarak evin içinde hızla dolaşmaya başladı. Kendisine göre dakikalarca süren ama diğerlerinin sadece bir saniye hissettiği çalışmadan sonra tekrar başlangıç konumuna döndü. Kırmızı bir sırt çantası ve biri küçük diğeri orta boyda olan su şişeleriyle Şenol ve Aras'a baktı. "B-bu-bu-bun-bunl-l-lar o-o-olu-lu-lur m-m-mu?" diye sordu, yapabildiklerinden gurur duyarak. O duyguyu seviyordu. Hissettiği o güç, imkânsız bir şeyi yapabilmenin verdiği haz... Tarifsizdi! Sürekli o durumda kalmak, Aras'ın gücünü sürekli kendi içinde hissetmek istiyordu ama onu kontrol edemiyordu. Eski konumuna dönüp, gücü sahibine teslim etmeden, asla duramıyordu.

"Benim daha iyi bir fikrim var." dedi Aras dikkatle Kaan'a bakarken. Genç adamdaki değişikliği hissedebiliyordu. Ona sormadan gücüne tekrar ortak olmuştu ve yapabildikleri ile mest oluyordu. Gözlerindeki heyecanı açıkça görebiliyordu.

Kaan merakla Aras'a baktı. Kendisinin yapabildiği şeyi kabullenince, Aras'ın gücünün sınırlarını düşünmeden edemiyordu. Nasıl bir histi? Sürekli o gücü hissederek yaşamak nasıl olabilirdi? Hayal bile edemiyordu.

"Yakınlarda eczane var mı?" diye sordu Aras Şenol ile Kaan'a. İkisi de hiç düşünmeden köyde bir tane eczane olduğunu ve onun da çarşının merkezinde olduğunu söylediler.

Cem'in OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin