Tıpkı Ethem'in tahmin ettiği gibi, Aras mezarlığın dağ yamacı kenarından aşağı inmişti. Arkasında onlarca yılan, sincap, köpek ve kuş bırakarak yerleşim yerine ulaştı ve dikkatle etrafına bakındı. Onu bulmak zorundaydı. Ethem'in telefonda konuştuğu kişinin söylediklerini çok net duymuştu. Şenol Bey... Ecel'in Yalova'ya geldiğini öğrenmişti. Köye gelmesi de an meselesi olmalıydı. Aras'ı bir an önce köyden uzaklaştırmaları gerekiyordu. Ona fark ettirmeden, olabilecek en kısa zamanda uzaklaştırmalıydılar üstelik.
Ecel denen adamın neden geldiğini tahmin edebiliyordu artık Aras. Hissetmiş olmalıydı. Yıllardır çaldığı hayatların artık sonuna geldiğini ve Cem'in gücünün tamamen tükenip başka birine geçeceğini anlamış olmalıydı. Onun için geliyordu köye. Artık Cem'den alamayacağını Aras'tan almak için. Aras'tan ve Aras'ın oğlundan...
Aniden gözleri karardı ve vücudu yine sanki buzlu suya girmişçesine titredi. Karanlığın içinde Burçak'ın yüzü belirdi bu kez. Giderek soluyordu. Arkasında bulunan bir şey onu yutmaya çalışıyordu ama Burçak tüm gücüyle ona karşı koyuyordu.
Aras konsantre olarak derin bir nefes aldı ve etrafını kaplayan karanlığı dağıttı. Hiç vakit kaybetmeden yere eğildi ve her iki elini toprağa koyup gözlerini kapattı. Zihninde Burçak'ı canlandırdıktan sonra "Neredesin?" diye mırıldandı.
Gözlerini tekrar açtı ve gökyüzünde tanıdık bir sima aradı. Birkaç saniye sonra, metrelerce uzakta bir kuş belirdi ve hızla Aras'a doğru uçtu. Aras kuşun gözlerini gördüğü anda Burçak'ın sesini duydu. "Barajın oraya gidiyorum. Beni bulduğun yere."
Aras koşmaya başladı ve karşısına çıkan insanın gözlerinin içine bakarak "Baraj ne tarafta?" diye sordu.
Aras'ın kim olduğunu bile bilmeyen zavallı çocuk, korkup koşmaya başladı ama zihninde beliren baraj simgesi ve konumu Aras için yeterli oldu. Yanından geçtiği insanların garipseyen bakışlarını umursamadan hızla koşmaya devam etti. İnsanlar artık onun hakkındaki her şeyi biliyorlardı. Garip olaylar hızla yayılmıştı ve Burçak'ın anlattıklarına bire bin katılarak tüm köyü etkisi altına almıştı. Kimilerine göre büyücüydü, kimilerine göre cin ya da şeytan... Herkes ondan korkuyordu ama aynı zamanda merak da ediyorlardı. Anlatılanlar gerçek miydi? Doğa üstü bir olaya kendileri de şahit olabilirler miydi?
Aras göz göze geldiği insanlardan duyduğu hiçbir şeye kulak asmadı ve hızını bir an olsun bile kesmeden barajın önündeki yola vardı. Birkaç saniye hangi yöne gitmesi gerektiğini düşündü ama karar veremeyince bakışlarını gökyüzüne çevirdi. Etraftaki kuşlardan birinin işareti ile, aynı hızla koşmaya devam etti.
"Ecel!" diyebildi, Burçak'ı sağ salim bir ağacın dibinde bağdaş kurmuş vaziyette barajı izlerken görünce.
Genç kadın aniden gelen sesle irkilip çığlık attı ama Aras olduğunu anlayınca rahat bir nefes aldı. "Korkudan altıma işeyecektim! Manyak mısın sen?"
Aras umursamadan yanına gitti ve Burçak'ın ellerini tuttu. "Ecel geliyor."
Burçak onun sözünü keserek art arda özürler diledi. "Seni dinlemedim ve olan biten her şeyi anlattım. Amacım seni korumaktı yemin ederim." Gözleri yaşlarla doldu. Ağlamamak için kendisini zor tutuyordu.
"Senin bir suçun yok." dedi Aras.
"Hayır var. Babamın nasıl korktuğunu gördüm, o adamın geldiğini duyunca. Herkes seni konuşuyor köyde. Biri haber vermiş olmalı o lanet herife."
Aras başını olumsuz anlamda sallayarak konuşmaya başladı. "Babamın beni buraya kendi katilini bulmam ve cezasını vermem için gönderdiğini düşünüyordum hep ama yanılmışım. Benim için değil. Senin için göndermiş beni buraya." Durdu ve birkaç saniye sessizce Burçak'ın karnına baktıktan sonra devam etti. "Onun için."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cem'in Oğlu
Mystery / ThrillerKimsenin bilmediği bir tarihte Artık köy olmayan bir ilçede Kimsenin hatırlamadığı bir adam öldü. Yıllar sonra ise oğlu geri döndü. İntikam ya da hesap sormak değildi isteği. Tek bir dileği vardı; Öğrenmek... Babası kimdi? Nasıl biriydi? Ve onu öldü...