Gözlerine ışık tekrar gelmeye başladığında, dikkatle etrafa bakmaya çalıştı Aras. Hiçbir şey yoktu. Parlak bir kırmızılığın içindeydi ama hiçbir şey göremiyordu. Kollarını hareket ettirmeye çalıştığında ise başaramadı. Bir yerde sıkışıp kalmış gibiydi. Ara sıra bedenine yansıyan garip bir basınç hissediyordu ama onunla ne yapması gerektiğini anlayamıyordu. Ona ayak mı uydurmalıydı yoksa ondan kaçmalı mıydı? Teslim olmaktan başka çare bulamıyordu.
Başını oynatmayı denedi ve bir süre sonra başardı. Gözlerini açmaya çalıştığında, yapışkan bir sıvının kirpiklerini kapladığını fark etti. Ellerini uzatıp o sıvıdan kurtulmak istedi ama başaramadı. Gözlerini zorlayarak hafifçe araladığında her şey kırmızının tonlarında ve ters görünüyormuş gibi geldi. Kendisini biraz daha zorlayarak başını çıkarmayı başardığında ise duvarın içinde baş aşağı durduğunu anladı. Koyu kan kırmızısı duvarların içinden tıpkı bir bebek gibi çıkmak üzereydi. Başının ardından, önce kolları, sonra da sırası ile gövdesi ve bacakları dışarı çıktı. Aras kendisini yerde kanlar içinde bulduğunda, Burçak da hemen yanı başında duruyordu. Genç kıza kolunu uzattı ve ayağa kalkmasında yardım ettikten sonra ev sahibine bakmaya karar verdi.
"Çıkın gidin buradan sizi sapıklar!" Melahat dehşet içinde kalarak sonuna kadar açtığı gözlerle karşısındaki çıplak bedenlere bakıyordu. Onların içeri neden girdiklerini anlayamamıştı. Ve tabii nasıl girdiklerini de... Kapıyı açmadığına emindi. Dışarıda garip şeyler yaşanıyordu. Birkaç gündür, tek bir penceresini bile açmadan, evinin içinde zaman geçirmişti. Hisleri ona bunu söylüyordu ve rahmetli annesinden öğrendiği en önemli şeylerden biri de; hislerine her zaman güvenmesi gerektiğiydi. Şimdi de karşısındaki gençlere güvenemeyeceğini söylüyordu hisleri. Onlardan uzak durmalı, belki de onlara saldırarak evden çıkmalarını sağlamalıydı.
Aras her iki kolunu kaldırarak kadını sakinleştirmeye çalıştı ama bunda hiç başaralı olamadığını saniyeler içerisinde anladı.
"Çıkın gidin evimden!" Birkaç adım geri gitti ve elindeki tornavidayı Aras'a fırlattı.
Genç adam üzerine gelen sivri aletten kaçamadı ama neyse ki önemli bir yara da almadı. Yüzüne gelmemesi için kolunu kaldırınca, tam bileğine isabet etmişti tornavida. Melahat diğer elinde tuttuğu bıçağı da fırlattı ve yine Aras'ı hedef aldı. Burçak'a saldırmaya çekiniyordu çünkü genç kadının neredeyse doğurmak üzere olduğunu rahatlıkla görebiliyordu.
Aras bacağına gelen bıçağın oluşturduğu kesi ile yere çömeldi ve yalvaran gözlerle Melahat'a baktı. Her iki işaret parmağı ile Burçak'ı gösterdikten sonra tekrar ebe kadına dönerek ellerini yalvarır pozisyona getirdi. Dizleri üstünde, sesini çıkarmadan, sadece gözleri ile yalvardı ona. Kendisinden ne istediklerini anlaması için sürekli zihninden tekrarladı ne istediğini.
'Lütfen! Lütfen! Lütfen! Kurtar onu! Oğlumun annesini öldürerek doğmasına izin verme!'
Melahat onun zihninden geçen hiçbir şeyi duymuyordu ama genç adamın dizleri üzerindeki çaresiz halini görünce az da olsa sakinleşmeye başlıyordu. Karşısındaki genç kadın da ağlıyordu. Üstelik sesini çıkarmamak için dudaklarını ısırıyordu. İkisinde de garip bir şeyler olduğuna emindi Melahat ama içindeki his o gebeliği kontrol etmesi gerektiğini söylüyordu. Annesinden öğrendiği, onunda kendi annesinden öğrenmiş olduğu o kutsal mesleğin gerektirdiğini yapmak zorundaydı. Genç kadının gebeliğinde bir sorun olmalıydı ki, dışarısı kıyamet yerine dönmüşken, her şeyi göze alarak onun evine gelmişlerdi.
Melahat birkaç adım geri giderek masanın üzerinde duran başka bir bıçağı eline aldı ve Aras'a doğru uzatarak asla yakınına yaklaşmamasını emretti. Burçak'a bakacaktı ama en ufak bir yanlış hareketlerini görürse, ikisini de yaralamaktan çekinmeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cem'in Oğlu
Misteri / ThrillerKimsenin bilmediği bir tarihte Artık köy olmayan bir ilçede Kimsenin hatırlamadığı bir adam öldü. Yıllar sonra ise oğlu geri döndü. İntikam ya da hesap sormak değildi isteği. Tek bir dileği vardı; Öğrenmek... Babası kimdi? Nasıl biriydi? Ve onu öldü...