45- Paramparça

28 7 101
                                    

En çok yaban domuzlarıyla uğraşmak zorunda kalmıştı Ömür. Börtü böcekten, onlarca kuştan kurtulduğu anda onlara yakalanıyordu. Fedaileri keskin dişleri ile yaralıyorlardı ve ne kadar darbe alsalar da, savaşmaktan asla vazgeçmiyorlardı. Yaban domuzları ile uğraşmaktan tahta eve yaklaşamadıkları gibi, bulundukları yerden de uzaklaşamıyorlardı.

Ecel ise evin kapısının önüne kadar gelmişti. Tahta çubuklardan oluşan pencereden içeri bakmaya çalışıyordu ama karanlıktan başka hiçbir şey göremiyordu. Pencerenin açık kalan kısımları incecik bir zar tabakasıyla kaplıydı. Karanlık olmasa bile hiçbir şey göremeyeceğine emin olmuştu Ecel. Tek çare olarak ölü savaşçılarının her bir taraftan saldırmasını denedi ama anne kedi ile yavru kedinin öncülük ettiği yüzlercesi, onlara asla aman vermediler. Tahta eve en ufak bir darbe bile indiremiyorlardı.

"Daha vaktimiz var." diye mırıldandı Ayhan, bembeyaz olmuş gözlerini tahta evin olduğu istikâmetten ayırmayarak. "Hazır olmadan bir şey yapmanıza gerek yok henüz."

Ethem Fatih'i bileğinden yakalamıştı ve ona ait olan gücü de kontrol etmeye çalışıyordu. Ciğerlerine dolan havanın verdiği his başının dönmesine neden olmuştu en başta ama artık yavaş yavaş alışmaya başlıyordu. Fatih ise Ethem'in gücünden aldığı enerji ile metrelerce ileride ufak ama oldukça etkili birkaç hortum meydana getiriyordu. Ömür ve fedaileri gelmeden önce köye açılan tüm yollardaki ağaçları yıkarak onları yavaşlatmayı planlıyordu.

"Dostlarımı Arasların yanına gönderebilirim." diye tekrarladı önerisini Atilla. Etrafında onlarca insanın hayali vardı ve hepsi de yumruklarını sıkmış, savaşmak için bekliyorlardı. O ise duygudurumundaki dalgalanmalarla boğuşuyordu. Aniden gelen ağlama isteğini bastırmaya çalışırken dehşete düşüyor, ardından kahkahalara istemsizce kahkahalara boğuluyordu.

"Henüz zamanı değil dostum." dedi Okan ve Atilla ile göz göze gelmeye çalıştı. Arkadaşının hali hiç hoşuna gitmiyordu. Bakışlarından, konuşmalarından ve sürekli kendi kendine gülmesinden dolayı tamamen kafayı yemiş olmasından çekiniyordu. Güç, içlerinde en çok onu etkilemişti belki de. İlaçlarla kolayca baskılanan hastalığı tamamen ortaya çıkmıştı. Hayali insanları sadece görmüyor, onları başkalarının da görmesini sağlıyordu. Hatta onlarla savaşıyordu bile. Gerçeklikten tamamen kopması an meselesiydi. Gözünü asla ondan ayırmamaya karar verdi Okan. Sarılıp sakinleştirmek istiyordu onu ama güçlerinin birleşmesinin vereceği etki, en son isteyeceği şeydi. O yüzden Atilla'dan bir adım önde duruyordu ve gözlerini asla arkadaşının gözlerinden ayırmayarak elinden geldiğince bir şeyler söylemeye çalışıyordu. "Gücü dikkatli kullanmalıyız Ati. Şu an bu kadar hayali insan oluşturmana gerek yok. Zamanı gelince, elinden gelenin en iyisini yapacağına eminim zaten."

"Onlar hayal değil." diye mırıldandı Atilla. Gözlerini Okan'dan kaçırarak uzaklara odaklandı tekrar. Arkadaşı ile arasında yepyeni iki beden meydana geldi ve her ikisi de kollarını ileri uzatarak Okan'ı geri adım atmak zorunda bıraktılar.

"Evlerden insanlar dışarı çıkmaya çalışıyor!" diye bağırdı Ayhan aniden. Hızla tüm köyü izledi ve devam etti. "Yakınları onlara sarılarak engellemeye çalışıyor ama..." Başını birkaç noktada sabit tuttuktan sonra cümlesini tamamladı. "Şimdiden iki kişi dışarı çıkmayı başardı bile."

"İsimlerini söyle!" diye bağırdı Ethem. Ayhan iki ismi söylediği anda, Ethem onların yüzlerini hayal etti ve derin bir nefes aldı.

Ayhan gördükleri karşısında keyiflenerek sırıttı. "Bayıldılar." dedi. Gözlerini normale çevirerek Ethem ve Fatih'e baktı. "Aynı şeyi Ömür ve adamlarına da yapsanıza."

"Onların nefes aldıklarını sanmıyorum." dedi Fatih. Tedirgindi çünkü Ethem'in yaptığı şeye hâlâ inanamıyordu. Bulundukları yerden metrelerce uzakta bulunan insanları nefessiz bırakarak bayıltmıştı. Bu hem muhteşem bir silahtı hem de tehlikeliydi.

Cem'in OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin