33- Çılgınlık

33 7 71
                                    

Kaan, gücü kullandığı sırada mutlak hareketsizliğe alışık olduğu için tedirgin oldu ve birkaç adım geri gitti. Ömür'ü o termal suyunun içine itebilmek için büyükçe bir kütüğü yanına almıştı ama aldığı uyarılar kafasını karıştırıyordu. Suyun üzerindeki suretler yardım etmeye çalışıyorlar gibiydi. Kendisi için endişelendiklerine, gerçekten yanlış bir şey yapmasını önlemek istediklerine inanıyordu. Onlara rağmen hareket etmeye çekindi. Elindeki ile beraber ilk konumuna döndü ve Aras'ın gözlerinin içine bakarak her şeyi zihninde anlattı ona.

Aras dikkatle dinledikten sonra, birkaç saniye boyunca etrafta soru sorabileceği bir hayvan aradı ama hiçbir şey göremedi. Görüş alanı eskisi gibi değildi. Sadece çevresini görebiliyordu ve iyice yaklaşmadığı sürece toprak üzerindeki ufak tefek böcekleri seçemiyordu. Dikkatle yere bakarak yürüdü ve diğerlerine göre nispeten daha büyük olan birkaç karınca fark etti. Onları takip etti ve birkaç metre ilerideki toprağı kazan karınca sürüsüne bakışlarını kilitledi.

Eskisi kadar net göremiyordu onları. Sebebini biliyordu. Ayhan güce ortak olduğundan beri bu böyleydi. Aras giderek zayıflıyordu ve ortaklarının kendilerine çektiği güçleri, onlar kadar iyi kullanamıyordu. Yine de yapmayı çalıştığı şey sadece karıncaları görmek olmadığı için şanslıydı. Toprak üzerinde, bir saniye bile durmadan çalışmaya devam eden böceklerden gözlerini ayırmadı ama onlarla bağ kurmaya çalıştı. İçlerinden biri kendisini hissettiği anda, Kaan'ın anlattıkları ile ilgili bildiklerini söylemesini rica etti.

Karınca, etrafında çalışan arkadaşlarına başını çevirerek onların onayını almak istedi ama zaten hiçbirinin umurunda değil gibiydi. Aras'ı sadece kendisi fark etmişti. Diğerleri tüm konsantrasyonları ile yaptıkları işe yoğunlaşmış haldeydi. Karınca başını öne eğdi ve bildiklerini hızla anlatmaya başladı.

İki dünya arasındaki geçidi açmış olmalıydı Ömür. Kendi türünden olan ve kendisi gibi kötü olanları yanına çekebilmek için aradaki perdeyi indirmiş olmalıydı. Termalden kaçan sürüyle mahlukun oluşturduğu titreşimi hissetmişlerdi az önce. Neler olduğunu anlayamamışlardı ama Aras'ın söylediklerinden sonra her şey açıklığa kavuşmuştu. Hiçbir hayvan, Ömür perdeyi indirdiği sırada oraya yaklaşmak istemezdi. Ömür'ün etrafı kendi dünyasının enerjisi ile çevrili olacaktı ve bizim dünyamıza ait herhangi bir nesne o bölgeye girdiği anda, onunla temas eden her şeyi, hatta temas edenin bağlı oldukları dahil herkesi kendisine çekebilirdi. Oradan olabildiğince uzak durulmalıydı. Arkadaşını koruyan suretler de Ömür'ün türünden olmalıydı ama anlaşılan onlar iyiydi. Dediklerini yaptığı için arkadaşı çok şanslıydı. Ya da akıllı...

"Neden bekliyoruz?!" diye bağırdı Fatih o sırada. "Kaan tek başına yapamadıysa, hep beraber gidelim ve haklayalım o canavarları!"

"Kesinlikle!" diye arka çıktı arkadaşına Sezgin. Bir şeylerin ters gittiğine inanıyordu. Gücü köyün her alanında dolaştırmasına rağmen ne Ecel ne de Ömür'e ait tek bir ses bile duymuyordu. Ama Kaan onun konuştuğuna emindi. Sezgin kendi gücünü aşan bir ses frekansı olduğuna inanmak istemiyordu. Onu duyabilmek için güce her saniye daha fazla sarılıyordu ama yine de başarılı olamıyordu.

"Gidemeyiz." dedi Aras diğerlerine dönerek. Karıncadan duyduklarını onlara da anlattı. Ömür suya yakındı, evet ama onunla herhangi bir şekilde temas edildiği anda, çevresini saran enerji ile kaplanacaklardı. Eğer Kaan'ı uyaranlar olmasa, muhtemelen genç adam yok olacaktı. İç güdülerini dinleyerek en iyisini yapmıştı.

"Bu kadın termal sudan çekinmiyor muydu?" diye sordu Burçak. Kafası çok karışmıştı. Amcasının villasında olanları hatırlıyordu. O kadın termal suyun değdiği her şeyden uzak durmaya çalışmıştı. Hatta en başta Burçak ona su fırlattığında, üzerine gelen damlalar nedeniyle ne yapacağını şaşırmıştı.

Cem'in OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin