Aniden Aras'ın haykırışı duyuldu. Nerede olduğunu görülmüyordu ama metrelerce uzaklıktan bile olsa bağırışı duyulabiliyordu. "Yapamazsınız!"
Aras'a karşılık olarak, çevredeki termal sularından güçlü fokurtular çıktı ve havaya doğru sıçrayan kabarcıklarının içinden Ömür'ün kahkahaları yayıldı. Aras'a gülüyordu anlaşılan. Onun çaresizliğine, işe yaramayacağını bildiği halde yine de karşı çıkmasıyla eğleniyordu. Her neredeyse, olan bitenleri görebiliyordu ve termal suyu aracılığı ile iletişim kurabiliyordu.
"Abim!" diye bağırdı aniden Kaan ve Ethem. "Abimi uzaklaştırmak zorundayım!"
Artık sadece çevredekiler değil, oraya doğru gelen her soluk en yakın ağaca tırmanmaya başlamıştı. Aras bulunduğu yerden koşarak Şenolların olduğu bölüme giderken, üç kişi daha kendisini ağaçtan aşağı attı ve boyunları kırılarak yerde hareketsiz bir şekilde yatmaya başladılar.
"Ecel'e ordu yaratıyorlar!" diye bağırdı Şenol. Hepsi olan bitenin farkındaydı ama yine de hiçbir şey yapmadan, hiçbir şey söylemeden durmak istemiyorlardı.
Aras, istediği yere kadar geldiğine inandığı anda, bir ağaca dokundu ve aynı anda etraftaki tüm ağaçlardan yeni filizler çıkmaya başladı. Üzerlerine tırmanan solukları bellerinden yakalayarak onların kendilerini boşluğa bırakmalarını engelliyorlardı. Soluklar çaba göstererek dallardan kaçmaya çalışıyordu ama ağaçlar buna izin vermiyordu. Köklerinden gelen tarifsiz bir enerji vardı ve bunu harcamanın en iyi yolu da insanların ölmesine izin vermemekti.
Her şey kontrol altında gibi görünse de, Aras'ın ayaklarını bastığı toprak sürekli titreşiyordu. Ondan çıkan güç etraftaki ağaçlara toprak yoluyla yayılıyordu ama aynı zamanda ilerlediği toprağı da kurutup, üzerinde çatlaklar oluşmasına neden oluyordu. Toprağın her santimetre karesinde yaşayan börtü böcek ölüyordu ve onlardan çıkan enerjiler ağaçlara yayılıyordu. Fazla zamanı yoktu Aras'ın. Yaptığı şeye uzun süre devam edemezdi. "Bayıltın hepsini!" diye bağırdı. Yere çömelmek zorunda kalmıştı. Ağaçlarla olan bağını koruyordu ama Ethem ve Kaan'a olan yakınlığı yüzünden her saniye zayıflıyordu.
O sırada, ayak suyunun içinden üç beden dışarı çıkmaya başladı. Üçü de suyun içinden çıkmalarına rağmen ateşle kaplılardı ve suyu hızla buharlaştırıyorlardı. Birkaç saniye suyun üzerinde bekledikten sonra, bedenlerini kaplayan ateş sönmeye başladı ve Ömür'ün fedaileri, hızlı adımlarla sudan dışarı çıktılar. Yere ayak bastıkları anda, bedenlerini saran ateş söndü ve üçü de koşmaya başladılar. Ne Aras'a ne de diğerlerine saldırmıyorlardı. Hamamın bulunduğu tarafa doğru hızla gidip oradan bir şeyler alma derdindeydiler. Büfeye ulaştıkları anda aradıklarını buldular ve aynı hızla geri döndüler. Aras'ın filizlendirdiği ağaçların üzerine, büfeden aldıkları çakmakla ateşe verdikleri kağıtları atmaya başladılar.
"Ona yardım etmek zorundayız." Kaan ve Ethem tekrar güce uzanıp zamanı kontrol etmek istediler ama ayak suyundaki termal su, havaya ani bir buhar dalgası yayarak onları engelledi. Güçleri azalmıyordu ama yine de onu kullanmakta zorluk çekiyorlardı. Termal tesislerinin yakınlarındayken her şey çok zordu.
Aras artık acı içerisinde haykırıyordu. Yanan ağaçların acısını kendi içinde hissediyordu. Bedeni her saniye kavruluyordu. Ateşin verdiği acı, ağaçlarla olan bağını azaltıyordu ve her saniye bir soluk serbest kalıyordu.
"Koş!" diye bağırdı Ethem ve Kaan. İkisi de karşılarına kimin çıkacağını düşünmeden Aras'ın olduğu tarafa doğru koşmaya başladılar çünkü Kaan'ın abisinin de bulunduğu yeni bir grup soluk, alev alan ağaçların alt dallarını yakalamak için zıplıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cem'in Oğlu
Misterio / SuspensoKimsenin bilmediği bir tarihte Artık köy olmayan bir ilçede Kimsenin hatırlamadığı bir adam öldü. Yıllar sonra ise oğlu geri döndü. İntikam ya da hesap sormak değildi isteği. Tek bir dileği vardı; Öğrenmek... Babası kimdi? Nasıl biriydi? Ve onu öldü...