Aras olduğu yerde inleyerek acı çekerken, Şenol koşarak kızının yanına gitmeye çalıştı ama Ethem ve Kaan onu tutunca durmak zorunda kaldı. "Bırakın beni!" diye haykırdı çaresizlikle. Çırpındı, olduğu yerde dönüp her ikisinden de kurtulmaya çalıştı ama başaramadı. Ethem'in kolunu kendisinden iterken, parmakları onun cebindeki bir şeye çarptı. Hiç düşünmeden elini onun cebine attı ve yarısına kadar termal su ile dolu olan su tabancasını çıkardığı gibi etrafa sıktı.
Ethem ve Kaan, hissettikleri bitkinlikle yere çöktüler ve aralarındaki bağ koptu. Ethem Komiser aniden kendisini kaybetti ve vücudu istemsizce kasılmaya başladı. Kaan ise neler olduğunu anlayamıyordu. Her şey sanki bir rüya gibiydi. Dakikalardır yaşadıkları, yaptıkları şeylerin hiçbirini gerçekten yaşamamış da korkunç bir rüyadan uyanmış gibi hissediyordu. Aras'ın kendisine doğru koştuğunu gördüğü anda, ayağa kalktı ve arkasına baktı. Abisi... Hakan, Burçak'ı boynundan yakalayarak havaya kaldırmıştı ve tüm gücüyle onu boğmaya çalışıyordu. Abisi... Ölmemişti ama hâlâ bir soluktu. Ya da ona benzer bir şeydi. Hakan'ın gözlerinden adeta buharlar çıkıyordu ve sürekli gülümsüyordu.
"Ömür!" diye bağırdı Aras, Burçak'ın yanına geldiği anda. Gözlerini kapadı ve Hakan'a ait olan enerjiyi görmeye çalıştı. Yoktu. Tam düşündüğü gibiydi. Zavallı adamın yaşam enerjisi bedenini terk ettiği anda, Ömür onu kontrol etmeye başlamıştı. Tüm diğer intihar eden soluklara da yaptığı gibi Hakan'ı da hızla mağaraya götürmeyi planlamıştı ama ayağına kadar gelen fırsat varken, Burçak'a saldırmadan duramamıştı. "Ömür! Onu bırak ve beni al!" diye haykırdı Aras tüm gücüyle.
"Ne yazık ki ölmesini istediğimiz kişi o." dedi Hakan sırıtarak. Burçak'ın boynunu daha güçlü sıkmaya başladı. "Bebek ortadan kalkınca, sen yine gücün kaynağı olarak kalacaksın ve Ecel yaşamına devam edecek. Tabii biz de..."
Genç kadın ondan kurtulmaya çalışıyordu ama başaramıyordu. Hakan'ın Burçak ile temas eden elinden buharlar çıkıyordu, muhtemelen yaptığı hareket ona da zarar veriyordu ama zaten ölü bir beden olduğu için umursamıyordu. Tüm kontrol Ömür'deydi ve o da Burçak'tan kurtulmak için eline geçen fırsatı kullanmaya kararlı gözüküyordu.
"Bırak!" diye haykırdı Aras. Burçak'ın yanına gitmek istedi ama aniden gelen sert bir yumrukla yere yığıldı. Hareket bile edemiyordu. Gücü hızla kendisinden uzaklaşıyordu ve o bunu engellemek için hiçbir şey yapamıyordu. Köyün öbür ucunda olan ortaklar bir şeylerin ters gittiğini ya da güçlerinin azaldığını anladıklarından dolayı hızla yaklaşıyorlardı. Onlar yaklaştıkça da Aras güçten düşüyordu ama onu asıl çaresiz bırakan bambaşka bir şeydi. Kendi oğluydu. Gücü hızla çekiyordu ve babasını kıpırdayamayacak hale getiriyordu.
Ölü gözlerinden buharlar çıkararak Aras'ın önünde duran bambaşka bir soluk vardı. Ona dokunmasına rağmen hiçbir şey hissetmemişti ya da hissettiklerini umursayacak halde değildi. Aras doğrulmak istedi ama bu kez sırtına bambaşka bir soluk tekme attı. Ağaçtan atlayarak intihar eden diğer soluklardı bunlar. Ecel'in bulunduğu mağaraya gitmeyip, Ömür'ün kontrolünde savaşa katılmaya başlıyorlardı. Birkaç saniye içerisinde sayıları beşi bulmuştu. Aras'ın ayağa bile kalkmasına izin vermiyorlardı ama ona öldürücü darbeyi de yapmıyorlardı.
"Git buradan." dedi soluklardan biri. Konuşanın Ömür olduğunu biliyordu Aras. "Git ve eski gücüne kavuş. Burada kalırsan neler olacağını tahmin edebiliyorsundur."
Aras gözlerini kapadı ve konsantre olmaya çalıştı. Ömür'ün sesini duymak istemiyordu ama kadın sürekli farklı bir soluğun ağzından konuşuyordu.
"Köyü terk et."
"Her şeyi geride bırak."
"Sonsuz hayatını yaşa."
"Bir daha asla dönme ve..."
Aras dişlerini sıkarak ayağa kalkmaya çalıştı. Soluklar onu çepeçevre sarmışlardı ve kıpırdamasına olanak bırakmıyorlardı ama o yine de çabaladı. "Babam beni terk etmedi." diye geçirdi içinden. "O beni hiçbir zaman terk etmedi. "Aniden Kaan'ın ortak olduğu güce ulaştı ve zamanı olabildiğince kendi lehine çevirmeye çalıştı.
Kaan ise halsiz halde yerde oturuyordu ve ne kadar uğraşırsa uğraşsın güce ortak olamıyordu. Ethem hemen yanı başında hiç durmadan nöbet geçirirken, kendisini zorlayarak ayağa kalktı. Aras'ın ve Burçak'ın onlara ihtiyacı vardı. Soluklar tarafından sarılmışlardı. "S-se-se-sez-sez-sezg-g-gi-gin!" diye bağırdı.
Şenol, Kaan ve Ethem'in yanında bekliyordu ve onlara yaklaşmaya kalkan solukları ve fedaileri elindeki su tabancası ile tehdit ediyordu. Solukların umurunda değildi ama yine de fedailerin tedirginliğini kendilerine kopyalayarak, herhangi bir saldırıya geçmeden beklemeye başlıyorlardı.
Aynı şekilde etraftaki soluklara ve fedailere dikkatini vermiş olan Sezgin, arkadaşının kekeleyen sesini duyduğu anda geri çekildi ve gözleriyle onu aradı. Hakan'ın Burçak'ı yakaladığını, genç kadının yüzünün neredeyse mosmor olduğunu fark edince gücü kullanmayı bıraktı ve onların yanına gidebilmek için soluklardan kurtulmaya çalıştı.
Aras, araya giren ölü soluklara rağmen bir elini Burçak'a doğru uzatmayı başardı. Genç kadının bedeninden ona doğru yapraklar çoğaldı ve ince bir hat halinde ilerleyerek Aras'ın eline değdiler. Hızla onu sardılar. Yapraklar birbirleri üzerinde katlanarak kalınlaştılar ve Burçak'tan Aras'ın eline uzanan, ince bir kılıç şeklini alana kadar form değiştirmeye devam ettiler.
Güçsüzlüğünün nedenini çok biliyordu Aras. Oğlunun son çırpınışlarıydı bunlar. Annesini hayatta tutan oydu ama gücü tamamen kendisine çektiği için babasını güçsüz bırakıyordu. Hakan'dan kurtulmak için ise dışardan müdahale mecburiydi. Bunun için de annesinin gücüne uzanarak, babasının kullanabileceği bir kılıç yapmaya karar vermişti. Yine de büyük bir sorunları vardı: Aras hareket edemiyordu. Daha doğrusu hareket ederse, oğlundan gücü çekecekti ve belki de Burçak'ın ölümüne neden olacaktı. Yaprak kılıcı sımsıkı kavradı ve gözlerini kapatarak bekledi. Zihninde yankılanan sesleri rahatlıkla duyabiliyordu.
Sezgin Aras'a doğru koşmaya başladı. Onun hareket edemeyeceğini anlamıştı ama en azından oluşturduğu kılıcı kendisine fırlatabilmesini umuyordu. Güce konsantre oldu ve "Onu bana fırlat!" diye seslendi zihninde Aras'a. Cevap beklemeden koşmaya devam etti. Hakan'a yaklaştığı anda, Aras oğlunu engellemeyecek kadar gücü kendisine çekti ve elindeki yapraktan kılıcı Sezgin'e fırlattı.
Aniden araya giren bir fedai, elindeki karanlık cismi Sezgin'e doğru savurmaya hazırlandı. Cisim önce makasa, sonra uzunca bir kaleme ve en sonunda da dikenli bir tele dönüştükten sonra soluk, telin serbest ucunu tüm gücüyle savurdu. Karanlık cisim hızla Sezgin'in bileğine sarıldı ve aynı anda Sezgin de yakaladığı kılıcı tüm gücüyle Hakan'ın koluna doğru yönlendirdi. Sezgin'in koluna karanlık cisim değdiği anda, Hakan'ın da Burçak'ın boğazını sıkan kolu kesildi ve yere düştü. Burçak derin bir nefes alırken, Sezgin acı içinde yere yığıldı ve bileğinden hızla giren karanlığın esiri olmaya başladı.
———————————————————
11.08.23.
İki bölüm yazdım iki bölüm! Bu bir şey değil! Asıl sonraki çok fena!
Neyse çok konuşmayayım da spoiler vermeyeyim yanlışlıkla.
Haftalardır yazmıyorum farkındayım. Havalar çok sıcak. Ondan bence. Tabii bir de tatil falan derken zaman da bulamadım pek.
Bahane çok. Neyse ki buradayım yine de. Bitirmek için sabırsızlanıyorum ama bakalım kaç bölüm sürecek. Bu bölümü de bir bölüm olarak başladım ama baktım olaylar uzuyor ikiye ayırdım.
Neyse yeter bu kadar.
Ne okuyorum köşesinde; Fazlı Necip'ten "Ah, anne" var. Güzel kitap. Türk edebiyatı klasiklerinin hepsini okumak istiyorum zamanla ama bakalım. Türkiye iş Bankası'nın bu serisi çok başarılı bence. Herkese tavsiye ederim.
Ben hemen sonraki bölümün kontrolüne gidiyorum. Siz gidebilecek misiniz bilmem.
Görüşmek üzere...
-Arman-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cem'in Oğlu
Mystery / ThrillerKimsenin bilmediği bir tarihte Artık köy olmayan bir ilçede Kimsenin hatırlamadığı bir adam öldü. Yıllar sonra ise oğlu geri döndü. İntikam ya da hesap sormak değildi isteği. Tek bir dileği vardı; Öğrenmek... Babası kimdi? Nasıl biriydi? Ve onu öldü...