20- Süleyman

53 12 114
                                    

Aras dikkatle adama baktı ve hatırladığı her şeyi anlatması için bekledi. Su öldürmüyordu onları belki ama öldürülebilecek kadar zayıflatıyordu. Eğer o sudan bir damla bile yutacak olursa, Aras felç olmuş gibi kalabilirdi. Bu da onu, olası tüm darbelere karşı savunmasız bırakırdı.

"Kimse ben istemeden o sudan içiremez bana." dedi Aras. Dikkatle Şenol'a bakmaya devam ediyordu. Onun korktuğu şeyin ne olduğunu anlamıştı. Ortaklar... Onlara karşı savunmasızdı Aras. Kendi kurduğu planın kolayca kurbanı olabilirdi. Kaan diğerlerine yapacağı şeyin aynısını kendisine de yapabilirdi. Belki de bu yüzden 'İhanet eden olacaktır.' demişti babası. Çok dikkatli olmalıydı. Derin bir nefes aldı, elini yüzüne götürerek bir süre öyle bekledi ve "Hadi gidelim." dedi Kaan'a dönerek. Genç adamın şaşkın bakışlarla kendisini ve Şenol'u izlediğinin farkındaydı.

"Bana güvenebilirsin." demek istedi Kaan sesli olarak ama kekelemesi yüzünden ilk kelimeyi bile tamamlayamadı.

"Merak etme. Sana güvenebileceğimi biliyorum." diyerek hamamdan çıktı Aras. Ona gerçekten güveniyordu. Bütün insanlığa güvenirdi Aras. Gördüğü, yaşadığı onca şeye rağmen insanları severdi. İyi olanları da kötü olanları da... Ama karşısında artık insan ya da onun bildiği doğaya ait olmayan bir kötülük vardı. Ona güvenemezdi. Bu nedenle her zaman tetikle olmak zorundaydı. Burçak ve oğlunun güvende olduğundan emin olana kadar hayatta kalmalıydı. Sonrası önemli değildi. Eskiden tek amacı insanlığa faydalı olmak iken, artık düşündüğü tek şey Burçak ve oğullarıydı. Onları hayatta tutmak tek önceliğiydi.

Hızlı adımlarla merdivenlerden çıkarken, arkasından gelenlerin adımlarını dinledi. Şenol tedirgindi. Kaan ise kararsız. İkisi de korkuyordu. Aras'ın yenilmez olmadığı gerçeğini kaldıramıyorlardı henüz. Onun gücünün sonsuz, hayatının sınırsız olacağına inanmışlardı sanki. Hayalleri yıkılmışçasına canları sıkılmıştı.

"Hazır mısınız?" diye sordu Aras dış kapının önünde, kapının kolunu sımsıkı tutarken. Diğer ikisi kendilerini toparlayarak hızlı adımlarla yanına geldiler ve Aras kapıyı açtı. Önce sırılsıklam olmuş olan Şenol, sonra da Aras ve Kaan evden dışarı çıktılar. Hava soğuk değildi ama ıslak kıyafetler daha şimdiden Şenol'un üşümesine neden oluyordu. "Bu sizi onlardan korumaya yetecek mi?" diye sordu Aras Şenol'a bakarak.

"Umarım yeter. Yoksa boş yere zatürre olacağım demektir." dedi Şenol. Hissettiği korkuyu gizlemek için şaka yapmaya çalışıyordu ama kendisi bile zoraki gülümsüyordu.

Aras gülümseyerek adama karşılık verdi. Onun kendi tarafında olmasından mutluydu. Babasına da aynı şekilde yardım ettiğine emindi. Belki aklının çelindiği, eriştiği güç ile sarhoş olduğu zamanlar olmuştu ama sonunda doğru kararı verdiğine inanıyordu. Gözlerinin içine baktığında anlayabiliyordu bunu. Pişmanlık vardı Şenol'da. Ve bu pişmanlık yaptıklarından dolayı değil, yapamadıklarından dolayıydı.

Kaan birkaç adım attıktan sonra kendisini farklı hissetmeye başladı. Arkasını döndü ve çıktıkları eve baktı. Sanki üzerinden bir yük kalkmış gibi hissediyordu. "O ev." dedi. "Sank-k-ki oradan çıkınca..." Aniden durdu kekelemesinin azaldığını fark etti. Heyecanla Aras'a döndü.

"Ev termal suyu ile kaplıydı." dedi Aras. "Biz farkında değildik ama gücümüzü azaltıyordu."

Kaan anlamamış gibiydi. Durdu ve yanından geçen Aras ile Şenol'u arkalarından izledi. "Kekelememle senin gücünün bir ilgisi olduğunu mu düşünüyorsun?" diye sordu yavaşça.

"Evet." dedi Aras ve açıklamayı yapması için Şenol'u bekledi.

Zihninde canlanan hatıralarla aniden duran Şenol Kaan'a döndü ve hatırladıklarını yavaşça aktardı. "Güç çocukken sahip olduğumuz hastalıkları ya da sakatlıkları tekrar ortaya çıkarıyordu."

Cem'in OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin