30- Ayhan

24 7 67
                                    

Şenol, Aras'ın gözlerinin içine bakarak hatırladığı her şeyi kısa sürede anlattı ona. Aklından geçen cümleler sınırlıydı ama Aras çok daha fazlasını görmüştü onun gözlerinde.

Termal suyunun yakınlarında, tahtadan yapılma eski bir ev vardı. Daha önce sinema olarak kullanılmıştı ama insanlar bir kereden fazla içine girmek istemediği için kısa sürede kapanmıştı. Kimsenin oraya gitmemesinin geçerli bir sebebi vardı. O tahta evin arkasında tarihi eser kapsamında bir sütun ve onun arkasında da küçük bir mağara girişi vardı. Kimse farkında değildi ama mağaradan yayılan enerji, yakınında bulunan insanları etkileyerek kendisinden olabildiğince uzağa iterdi.

Ecel'in uzun süredir ortalarda görünmemesinin sebebi o mağaraydı. Kendisini onun karanlığına bırakmıştı ve zamansız ölen Süleyman'ın cesedini oraya çağırmıştı. Ceset mağaraya girince, görünmez bir bağ ile Ecel'e bağlanmıştı. Tamamen çürüyüp, işe yaramaz hale gelene kadar onun emri altında olacaktı.

"Biraz daha yaklaşmayı bekle." diye mırıldandı Ecel, yanındaki cesede göz ucuyla bakarak. "Onları ölümcül bölgelerinden vuramadığın sürece bir işe yaramayacaksın anlaşılan."

Süleyman'ın cesedi dudaklarını aralayıp bir şeyler söylemeye çalıştı ama etrafa uçuşan irili ufaklı sineklerden başka bir şey çıkaramadı ağzından.

Aras dikkatle o sineklere baktı. Hepsi şaşkındı. İçinde oluştukları bedenin garip bir enerjisi vardı. Onları rahatsız ediyordu. Bu yüzden larvadan çıktıkları anda ondan kurtulmaya çalışıyorlardı.

'Yok edin onu!' diye düşündü Aras. 'Elinizden geldiğince hızlı bir şekilde çürümesini sağlayın! Kimseyi incitmesine izin vermeyin!' Aniden gücünde hatırı sayılır bir azalma hissetti. Ortaklarının hepsi aynı anda gücü kullanıyordu yine. Hızla etrafına baktı ve baraj kenarındaki bayırdan aşağı inen yolun ucunda iki kişiyi gördü. Aras'ın ardından diğerleri de o tarafa dikkatle baktı.

Ayhan karşılarındaydı. Babasının koluna girmişti ve ayakta durmakta dahi zorluk çekiyordu. Ecel yanındaki ceset ile beraber hızla ilerledi ve ondan Ayhan'ı hedef almasını istedi.

"Dikkatli olun." diye geçirdi aklından Aras. Sesi o an gücüne ortak olan herkesin zihninde yankılandı. "Gücü size en yakın olanlar üzerinde kullanın ve kendinize dikkat edin."

Ayhan bakışlarını Ecel'in gözlerine sabitlerken, Sezgin etrafındaki tüm solukları baş ağrısından acı içinde kıvrandırmaya başladı. Atilla ise neredeyse hayatı boyunca tanıdığı herkesin ve yakından gördüğü tüm hayvanların hayallerini çevresinde oluşturup garip nesnelere sahip olan fedailere yönlendirdi. Okan gardını alarak, Burçak, Şenol ve Ethem'in önünde bekledi ve onlara saldırmaya çalışanları geri püskürtmeye başladı. Kaan her saniye Ömür'ün üzerine bir şey fırlatıyor, Fatih ise kadının darbelerden kaçmasını önlüyordu.

Herkes farklı bir düşmana yoğunlaşmıştı. Ecel yanlarına yaklaştığı anda işin rengi değişecekti. Aras ona karşı kullanabileceği güçleri hissetmeye çalışıyordu ama kendisini hızla ele geçiren bitkinlik yüzünden yerinden kıpırdamaya çekiniyordu. Doğadan enerji çekmeye ihtiyacı vardı ama bunu yaparsa, istediğinden çok daha fazla yıkıma neden olabilirdi. Ecel'in amacı da buydu. Aras'ı zorlayarak, onu bu köyden gitmek zorunda bırakmak ve bebeğin doğumunu önlemek... Ecel'in oyununa gelmeyecekti Aras. Gücüne ortak olanlar sayesinde, ondan kurtulabileceklerine inanıyordu. En azından oğlu doğana kadar...

"Ver şunu bana!" diye bağırdı bunalan Ömür ve yine ateş saçlarından bir tutamı en yakınındaki fedaisine fırlatıp, onun kendisine doğru yerde sürüklenmesini sağladı. Adam beklemediği bu darbe ile yerde savrulup yanından geçerken, fedaisinin elindeki garip nesneyi hızla aldı ve aniden avucunun içerisinde uzun ince bir kılıç belirdi.

Cem'in OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin