32- Suretler

34 7 54
                                    

Ayhan ne olduğunu uzun süre anlayamadı. Amcası ve kuzeni Burçak, babasının başında ağlıyordu. Arkadaşları sırayla ona sarılırken, bir yandan da etrafı kontrol ediyorlardı. Kendisini çok garip hissediyordu. Kısa süre önce vücudundaki tüm kasların gevşediğini, akciğerindeki havanın bitmesine bağlı boğuluyormuş gibi hissetmesine rağmen, şimdi hiç olmadığı kadar zindeydi. Hastaneye düşmedem önceki hali gibi hissediyordu kendisini. Peki ya diğerleri? Onlar neden o haldelerdi?

"Gidiyorlar." dedi Ethem dikkatle Ecellerin olduğu tarafa bakarken. Ömür ve fedaisi daha hızlı olmak üzere, hepsi birden geri çekiliyorlardı. Ara sıra onların olduğu tarafa bir saniyelik bir bakış atıyorlardı ama geri kalan zamanlarda gidecekleri yola bakıyorlardı. Daha fazla savaşacak halleri kalmamıştı. Bir an önce güçlerini geri toplamak zorundalardı.

Aras başını Ethem'in işaret ettiği tarafa çevirdi ve "Ömür güçsüz düştü. Ayrıca fedailerinden de sadece Ayhan'a saldıran kaldı." dedi. Sözlerine devam edeceği sırada Ayhan'ın bağırışı ile aniden arkasına döndü.

"Baba!" Artık tamamen kendine gelmişti Ayhan. Ne olduğunu anlamak üzereydi. Babasının üzerine kapandı ve onu sarsmaya başladı. "Baba! Aç gözünü! Baba!" Nasıl olabilirdi? Kendisi ölmek üzereyken... Nasıl babası ölebilirdi?!

Şenol, abisinin yanında çömelmişti ama yeğenine yer açabilmek için bir adım geri gitti. Olanlara inanamıyordu. Ayhan'ı kurtarmak için kendisini feda etmişti Birol. Neler olacağını hatırlamış olmalıydı. Aras'ın neler yapabildiğini... Döndü ve Burçak'a baktı. Gözlerinden akan yaşlara engel olamayınca farklı bir yöne dönmeye yeltendi ama kızı her şeyi anladı. Babasının yanına gidip tüm gücüyle ona sarıldı.

"Takip edelim onları!" diye atıldı Sezgin. Diğer arkadaşları ile beraber Ayhan'ın bir adım arkasında duruyordu. Ne yapmaları ne söylemeleri gerektiğini hiçbiri bilmiyordu.

Kaan gözlerini bir saniyeliğine kapatıp açtı ve "Termal yoluna doğru gidiyorlar." dedi.

"Her ne yapmayı amaçlıyorlarsa, onları durdurmalıyız." Atilla, gözlerini odakladığı uzak noktadan ayırmadan konuşuyordu. Oluşturduğu hayali insanları çevresine toplamıştı ve sessizce Ayhan'a bakmalarını sağlıyordu. "Ecel veya Ömür'ün tanıdığı biri varsa, bana kısaca görünüşünü anlatın ve onu peşlerinden göndereyim." diye devam etti.

"Biz de beklemeyelim burada! Ayhan'ın yanında bir iki kişi kalsın ve geri kalanımız takip edelim onları!" Okan, olduğu yerde sabırsızca hareket ettiği için farkında olmadan zeminin titremesine neden oluyordu. Güç ile sarmalanmıştı ve onun verdiği haz ile daha fazlasına sahip olmak istiyordu. Ayağını oynattığı anda da gücü yeryüzüne iletiyordu ve çevresinde ufak çaplı bir sarsıntı oluşturuyordu.

"Hayır." dedi Şenol sertçe. "Bir süre kimse gücü kullanmayacak." Sezgin, Okan ve Kaan duyduklarına inanamıyormuş gibi baktılar adamın suratına. Kardeşi öldürülmüştü, buna neden olanlar zayıflamışlardı ve tekrar güçlenmek için kaçıyorlardı. Peşlerinden gidip onları sonsuza kadar yok etmek varken, Şenol durmalarını istiyordu.

"Ben de aynı şeyleri yaşadım." diye devam etti Şenol. "Neler hissettiğinizi çok iyi biliyorum. O yüzden durmak zorunda olduğunuzu söylüyorum." Aras'a döndü ve söylediklerini onaylaması için bekledi.

"Ecel ve Ömür tehlikeli, evet." dedi Aras. "Ama benim gücüm de tehlikeli. Sizler için tehlikeli." Hepsini hissedebiliyordu. Kaan ve Ethem haricinde hepsi, gücüne her saniye ortak oluyorlardı. Onu, her daim tüm benliklerinde hissediyorlardı. Gücü kendilerine çekiyor, Aras'ın her saniye zayıflamasına neden oluyorlardı.

"Umurumda değil." diye mırıldandı Ayhan. Babasının cesedinden başını kaldırdı ve arkadaşlarına baktı. Göz bebekleri, sanki içlerinde elmas varmışçasına parlıyordu. Bakışları Atilla ve Fatih'i gösteriyordu ama aslında o, çok daha uzağı rahatlıkla görebiliyordu. "Nereye doğru gittiklerini görebiliyorum."

Cem'in OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin