27- Okan

38 8 82
                                    

''Onu nasıl buraya getirdin?'' Sezgin ağzı açık kalmış bir şekilde Can ve kucağındaki küçük kıza bakıyordu. Aniden ortaya çıkmıştı ve babasına seslenmeye başlamıştı. Hiçbirinin bunun nasıl olduğuna dair en ufak bir fikri bile yoktu.

"İmkânsız." diyebilmişti Fatih sadece. Okan da onun gibi Can ve kucağındaki kızı Sedef'i izliyordu.

Atilla arkadaşlarının şaşkınlıkla sorduğu soruları duyuyordu ama onlara cevap vermiyordu. Tamamen yaptığı şeye konsantre olmuştu ve aynı şekilde devam etmek istiyordu. Yarattığı hayale oradaki herkesi inandırmak, hayattaki en önemli şeymiş gibi geliyordu o sırada ona.

''Hepiniz dikkatli olun!'' Aras soluklarda garip davranışlar fark etmişti. Bahar dahil hepsi Can ve kızını izliyorlardı. Gördükleri şeyin bir insan olmadığına eminlerdi ama ne olduğunu da çıkaramıyorlardı. Birkaç tanesi Atilla'daki garipliği fark etmişti ve onu göz hapsine almıştı. Yine de ne yapmaları, nasıl davranmaları gerektiğine karar veremiyorlardı.

Atilla ise gücün verdiği keyfi sonuna kadar çıkararak uzaklara bakmaya devam ediyordu. Yeğenini hayal etmek ve herkesi onun yanlarında olduğuna inandırmak, içini neşe ile dolduruyordu. Daha fazlasını denemeliydi. Gücün sınırlarına ulaşmak, onu zorlamak, her yeri hayalleriyle doldurmak istiyordu. İçinden taşmaya çalışan o gücü serbest bırakarak her yeri hayalleri ile kaplamalıydı.

"Hayatım." diye söze başladı Bahar. "O şey bizim kızımız değil." Sesindeki tereddüt rahatlıkla anlaşılabiliyordu. Can'a ve kızları gibi görünen şeye yaklaşmaya çekiniyordu.

Atilla gözlerini kapadı ve Bahar'ın arkasında duran diğer solukları düşündü. Neredeyse hepsini tanıyordu. Ve tabii onların annelerini, babalarını, çocuklarını, hatta çocukları gibi sevdikleri evcil hayvanlarını... Gözlerini tekrar açtı ve yine uzaklardaki bir noktaya odaklandı.

"Yok artık!" diye bağırdı Sezgin, karşısındaki manzarayı görünce. Atilla'nın arkasında onlarca insan belirmişti. Her biri, soluğa dönüşmüş yakınlarına sesleniyordu. Kendilerini kurtarmaları, onlara yardım etmeleri için haykırıyorlardı.

"Harikasın." diyerek gücüne ortak olan Atilla'nın yanına gitti Aras. Kendisini halsiz hissediyordu ama başa çıkamayacağı kadar fazla değildi. Gücü o kullanacağına, ortaklarının kullanması her şeyi daha kolay hale getirebilirdi. Tabii çok dikkatli olmaları şartıyla. "Ama kontrollü olmalısın." diye devam etti yavaşça. "Kaan da olduğu gibi, kullandığın gücün mutlaka bir yan etkisi olacak sana da."

Tüm soluklar, ne olduğunu anlamadan karşılarındaki insanlara bakıyorlardı. Onların gerçek olmadığını düşünüyorlardı ama yine de gözlerini onlardan alamıyorlardı. Aileri aniden karşılarında belirmişti ve gerçek gibi hissettirmeseler de akıllarını karıştırıyorlardı.

"Yok edin onları!" diye bağırdı Bahar öfkeyle. Can ve kucağındaki Sedef'e doğru koştu ama aniden birisi ayak bileğini yakalayınca yere düştü.

Ethem'di. Daha kendine yeni gelmişti ve gözlerini açtığı anda Bahar'ı fark etmişti. Onu ayağından yakalığı anda tekrar gözlerini kapatıp Aras'ın gücüne ortak oldu ve Bahar'ın sülalesinde etki altında olan ve olmayan herkesi bir saniyede zihninde gördükten sonra, onunla beraber bayıldı.

"Can abi sen eve git." dedi Fatih az önce indikleri arabanın kapısını açarak. Bahar'ı baygın gören Can'ın donup kaldığını fark etmişti. Onu ve küçük kızını bir an önce o çılgınlıktan uzaklaştırmak zorundalardı.

"Ya siz?" diye sordu Can endişeyle. Gözleri artık kardeşinin üzerindeydi ama onunla konuşmaya cesaret edemiyordu. Yapabildiği şeye inanamıyordu. Kardeşi onlarca köylüyü yanlarına ışınlamıştı ve onları soluklara karşı kullanıyordu.

Cem'in OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin