Aras birkaç saniye tereddütle karşısındaki pansiyonun bahçesine baktı. Birkaç masa ve sandalye, kenarlarda rengarenk çiçekler vardı. Köyde gördüğü çoğu evden farklı görünüyordu ama bu farklılığın nedenini anlayamıyordu. Tıpkı şu otelde hissettiği gibi garip duygular kaplıyordu içini. Aras'a oraya ait olmadığını hissettiriyordu. Bahçesine bile adım atmaması gerekiyordu belki de ama o garip kadın, Sese, kendinden emin bir şekilde içeri girmesini işaret ediyordu.
Aniden pansiyonun kapısı açıldı ve Sese dışarı çıktı. Kapının gerisinde, evin diğer sakinleri duruyordu ve yaşlı kadını dehşet içinde izliyorlardı. Bir başka yaşlı kadın, Sese'nin kardeşi Halide, yumruk yaptığı elini kapıya vurarak ablasını uyarmaya çalışıyordu ama onu yapmayı planladığı şeyden geri döndüremiyordu.
'Eğer kıza yardım etmemi istiyorsan, hemen içeri gir!'
Aras zihninde duyduğu bu ses sonrasında, pansiyonun bahçe kapısından içeri adımını attı. Aniden başına şiddetli bir ağrı saplandı ve Burçak'ı kucağından düşüreceği sırada Sese'nin yanağına değen eli ile kendine geldi.
'Kızı yere bırak.'
Aras kendisine söyleneni yaptı. Kadının eli yanağına değdiği anda tüm acısı son bulmuştu ama Burçak'ı yere bıraktıktan sonra, Sese Aras'ı bırakıp onunla ilgilenmeye başladı. Aras ise başına saplanan ağrılara tekrar katlanmak zorunda kaldı. Sebebini az çok anlayabiliyordu. Aynı anda sayamayacağı kadar çok ses duyuyordu zihninde. Kimi erkek kimi kadın sesleriydi ama Aras hiçbirine bir anlam veremiyordu. Bazen bağırıyor, bazen ağlayarak yalvarıyor, bazen de sadece çığlık atıyorlardı. Sanki etrafında hayaletler vardı ve kendi çektikleri azapları, Aras'a da yansıtıyorlardı. Onlardan başka hiçbir şey duyamıyordu Aras. Yaşlı kadının Burçak'a ne yaptığını anlamak için gözlerini açmaya çalışıyordu ama görebildiği tek şey her yeri kaplayan garip silüetler oluyordu.
'Kalk!'
Aniden baş ağrısı kesildi ve Sese'nin sesini duydu. Yine bir elini Aras'ın yanağına koymuştu ve bu kez onun hemen yanında Burçak da duruyordu. Genç kadının tüm ızdırabı geçmiş gibiydi. Derin derin nefes alarak Aras'a bakıyordu ve göz yaşları içerisinde gülümsüyordu.
'İkiniz de tek bir kelime bile etmeyeceksiniz!'
Sese bir eli ile Aras'ı diğer eli ile de Burçak'ı bileğinden kavramıştı. Sırayla ikisinin gözlerinin içine bakıyordu.
'Sesinizi çıkardığınız anda her şey eski haline döner. Bebek doğmak üzere. Melahat'a gidin ama sakın ağzınızı açmayın. Bırakın o anlasın ne derdiniz olduğunu.'
Yaşlı kadın Aras'ı ve Burçak'ı ellerinden çekerek bahçe kapısına kadar götürdü ve onları yavaşça dışarı itti.
'Ecel'i yenemezsiniz.'
dedi ve kıkırdayarak pansiyona doğru koşmaya başladı. Kapıdan içeri gireceği sırada durdu ve tekrar Aras'a baktı.
'Ama ondan kaçabilirsiniz. Yani umarım...'
Ev halkıyla beraber içeri girdi ve kapıyı sertçe vurarak kapadı.
Aras ve Burçak birbirlerinin gözlerine dikkatle baktılar ve yaşlı kadının zihinlerinde yankılanan tüm sözlerini tekrar düşündüler. Ebe Melahat'ın yanına gidene kadar asla konuşmayacaklardı, hatta onun karşısında bile sessizliklerini koruyacaklardı, Ecel'i yenmeye çalışmayacak ama bir şekilde ondan kaçacaklardı. Nasıl yapacaklarına dair bir fikirleri yoktu ama zaten o sırada dikkatlerini dağıtan başka bir şey vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cem'in Oğlu
Mystery / ThrillerKimsenin bilmediği bir tarihte Artık köy olmayan bir ilçede Kimsenin hatırlamadığı bir adam öldü. Yıllar sonra ise oğlu geri döndü. İntikam ya da hesap sormak değildi isteği. Tek bir dileği vardı; Öğrenmek... Babası kimdi? Nasıl biriydi? Ve onu öldü...