22- Yılanlar

46 8 97
                                    

"Mümin abinin alt soyu yok ama." dedi Kaan gözlerini soluklardan ayırmayarak.

"Doğru, yok. Ama o evden birinin etkileneceğini düşünmemiştim hiç." dedi Şenol. Geçmişi çok iyi hatırlıyordu. Tüm sülalelerden soluklar sokaklarda dolaşırken, o pansiyondan tek bir kişi bile etki altına girmemişti. Halise günlerce balkonda durmuş, olan biten her şeyi sessizce izlemişti ama yaşanan hiçbir şeye, en ufak bir yorum bile getirmemişti. Tıpkı şimdi olduğu gibi, tüm ailesi ile beraber, pansiyona kapanıp sessizce beklemişti. Bu kez farklı mıydı? Yoksa Mümin bir damat olduğu için mi onun koruması altına alınmamıştı? "Yine de şaşırdım." diye kısaca açıkladı Şenol aklından geçen onca düşünceyi. Gözlerini bir an olsun bile ayırmadan soluklara bakıyordu. Ne amaçladıklarını, yapabileceklerinin sınırını hatırlamaya çalışıyordu.

"Bunlar bize saldıracak mı?" diye sorusunu değiştirdi Kaan. O deliler evinde yaşayanlar umurunda bile değildi. Bir an önce bu kâbus bitsin ve ailesi, arkadaşları, tüm sevdikleri güven ve huzur içinde yaşamaya devam etsinler istiyordu.

"Emel'e ulaşmak için kullanabileceğimiz başka yol var mı?" diye sordu Aras. Soluklar onları bekliyordu ve en ufak bir savaşma anında sayılarının hızla artacağına emindi. Savaş anını olabildiğince ertelemek istiyordu. Buray'ı oradan göndermeden, Burçak'ın tam olarak güvende olduğundan emin olmadan savaşmaktan çekiniyordu. Ayrıca gücünü ne kadar az kullansa o kadar iyiydi. Ecel'in onu güç kullanmaya zorlayacağını tahmin ediyordu ama bunu en aza indirmenin yollarını bulmak zorundaydı.

Aras aklından hızla geçen düşüncelerle solukları izlerken, diğer ikisi ona cevap vermeden en yakınlarındaki ara sokağa doğru ilerlediler. Barajın yanından geçen tek bir yol vardı ama köyün içinden o yola çıkan üç farklı rota bulunuyordu. Soluklarla karşılaşmadan amaçlarına ulaşmak için bir diğerini denemeleri gerekiyordu.

Hızlı adımlarla ilerleyerek onlardan uzaklaştılar ama sonuç yine aynı oldu. Bir tarafı uzun çalılarla komşu olan yolun ilerisinde, kollarını önlerinde birleştirerek bekleyen birkaç soluk vardı. Onların geleceklerini diğerlerinden haber almışlardı ve hızla oraya konuşlanmışlardı.

"Amacımızı anladılar." dedi Şenol.

Aras Kaan'a döndü ve genç adamın gözlerinin içine bakarak "Beni onların yanına götürüp orada bırakabilir misin?" diye sordu. Bir fikri vardı ve vakit kaybetmeden onu uygulamak istiyordu.

Kaan şaşırmıştı. Ona hızlandığı zaman canlı hiçbir şeyi yerinden kımıldatamadığını açıklamaya başladı ama aniden durdu. Ethem Komiser'i taşıyabilmişti. Onu Aras'ın yanına götürüp bırakabilmişti.

"Muhtemelen baygın olduğu içindi." dedi Aras. Gözlerini kapadı ve kendisini fiziksel dünyadan soyutlamaya başlarken "İçinden üçe kadar say ve dediğimi yap." dedi.

Kaan ilk iki saniyede Şenol'a baktı. Onun parmakları ile bir, iki ve üç işareti yaptığını fark edince gözlerini kapadı ve güce konsantre oldu. Yapabileceğini düşünmüyordu ama yine de denedi. Aras'a dokunduğu anda onun haklı olduğunu anladı. Tarif edilmesi zor bir gücü vardı ve değil Aras'ı bulunduğu yerden kaldırmak, onu metrelerce uzağa bile fırlatabilirdi. Kendisine söyleneni hızla yaptı ve Aras'ı solukların tam önünde bıraktı. Tekrar ilk konumuna döndüğünde ise merakla olacakları izlemeye koyuldu.

Soluklar, aniden karşılarında beliren Aras'ı görünce telaşa kapıldılar ve birkaç adım geri gittiler. Dört kişiydiler. Üç erkek ve bir kadın... Erkeklerden biri hemen telefonuna sarılmıştı ve başlarına gelen beklenmedik durumu köyün başka yerlerindeki soluklara aktarıyordu. Diğer üçü ise birbirlerine ne yapmaları gerektiğini soruyordu.

Cem'in OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin