"Motor sürebilir misin?" Aras dikkatle Burçak'a bakıyordu. Ayhan'ın yanında diz çökmüştü ve genç adamın nabzını kontrol ediyordu. Aniden elini çekti ve endişeli gözlerle Burçak'a baktı. Bir an önce onu hastaneye götürmeleri gerekiyordu. "Hızlı olmalıyız. Bana yardım etmelisin. Motoru sürebilir misin?"
"Ne- ne oldu ona?" diye sordu Burçak hayretle. Aras'ın yaralarından eser kalmamıştı. Ayhan ise... O, kendi başının darbesiyle yere yığılmıştı. Üstelik yüzü gözü kan içindeydi.
"Onu hastaneye götürmeliyiz!" diye bağırdı Aras, Burçak'ın kendisini dinlemediğini fark edince. "Doktorlar onu hayatta tutmayı başarabilir."
Burçak gözlerini sonuna kadar açtı ve "Nasıl yani? Ölecek mi?" diye haykırdı. Aniden kontrol edemediği bir ürperti hissetti. Karşısındaki adamın ne kadar tehlikeli olabileceğini yeni anlıyordu sanki. Birkaç adım geri gitti ve kekeleyerek "Ben bilmiyorum." dedi. "Motor sürmeyi yani."
Aras hızla ayağa kalktı ve "Buraya gel." dedi. Motoruna binerken, "Eğer kalbi durursa kalp masajı yap." diye ekledi. Motoru çalıştırdı ve saniyeler içerisinde gözden kayboldu. Burçak'ın korkudan ağzı kurumuştu ve şaşkınlıktan ağlayamıyordu bile. Onu öldürmüş müydü gerçekten? Kuzenini... Birini bu kadar kolay öldürebiliyor muydu? İyi ama bir şey de yapmamıştı ki. Sadece durmuştu. Her şeyi Ayhan yapmıştı. Ona sopayla vurmuş, tekme atmıştı. En sonunda da hızla üzerine gidip kafa atmıştı. "Ya geri gelmezse..." diye içinden geçirdi Burçak. Göz yaşları gözlerine doldu ama tek bir damla bile akmadı. "Gelecektir." demeye başladı kendi kendine. "Geleceğine eminim."
O sırada Aras, Ayhan'ın arabasını uzaktan görmeyi başarmıştı. Hızla yaklaşarak orada bekleyen başka birilerinin daha olduğunu fark etti ve içi rahatladı. Kendi adına kötü olacağını biliyordu ama en azından Ayhan'a yardım etmek için biri yanlarına gidebilirdi.
Arabanın yanında Ayhan'ın yakın arkadaşları vardı. Kaan, Atilla, Sezgin, Fatih ve Okan... Kavgaya müdahale olmak istememişlerdi çünkü arkadaşlarının elindeki kalın sopa, ona yeterli avantajı sağlıyordu. Ayrıca Ayhan, o köyün en güçlü erkeklerindendi. Daha önce üç kişiyi tek başına hastanelik etmişliği vardı. Aras ile kavgalarına katılırlarsa, polis bu işin peşini bırakmazdı. Altı kişiye karşı bir kişi... Ne görgü tanığı ne de suç ortağı olmak istememişlerdi. Zaten Ayhan da onu tek başına haklamak istemişti. Merhum Aras'tan alamadığı hıncını, bu yeni adamdan almak istiyordu.
"Bu, yeni çocuk!" diye seslendi Aras'ı ilk görenlerden biri olan Atilla. Etrafa yayılan gençlerin hepsi ayağa kalktılar ve üzerlerine doğru hızla gelen motoru, ellerine aldıkları sopalarla beklediler.
"Aranızda motor sürmeyi bilen var mı?" diye bağırdı Aras durduğu anda. Karşısındakilerin tehditkâr tavrı umurunda bile değildi.
"Ayhan nerede?!"
"Burçak nerede?!"
"Neden tek başına geldin lan?!"
Aras soruları umursamadan motorunu durdurdu ve hızla aşağı indi. "Araba onların bulunduğu yere giremez ama motor girebilir. İçinizde bunu kullanabilecek biri varsa eğer, hemen atlasın ve geldiğim yöne doğru bir dakika kadar sürsün."
"Ayhan'a ne oldu?!" diye bağırdı içlerinden en iri yarı olan Okan ve Aras'ın karşısına geçip onu yakasından yakaladı. "Ne saçmalıyorsun burada sen?"
Aras önce kendisini tutan ellere baktı ve ardından karşısındaki adamın gözlerine döndü. Korku ve endişe dolu soruları art arda sıralıyordu Okan'ın gözleri. Ne olduğunu anlayamıyordu ama birkaç saniye içerisinde kendisine saldıracağını haykırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cem'in Oğlu
Mystery / ThrillerKimsenin bilmediği bir tarihte Artık köy olmayan bir ilçede Kimsenin hatırlamadığı bir adam öldü. Yıllar sonra ise oğlu geri döndü. İntikam ya da hesap sormak değildi isteği. Tek bir dileği vardı; Öğrenmek... Babası kimdi? Nasıl biriydi? Ve onu öldü...