46- Hayaller

33 6 72
                                    

Kendi sesine inanamadı Ayhan. Daha önce hiç duymadığı bir kahkaha atıyordu. Göğsü kendi kendine şişip iniyor, nefesi patlarcasına dışarı taşıyordu. Kendi sesine duyduğu yabancılık, bir saniye de olsa düşünmesini sağladı. Ayhan, yapabildiklerinin verdiği hazla çıldırmak üzereydi. İçinde yükselen sevinç ve mutluluğa yenik düşmesine ramak kala gücü bıraktı ve tüm kontrolün Okan'a geçmesini sağladı. "Sıra sende!" diye bağırdı. Sadece zihninde konuşsa da olacağını biliyordu ama gücü ufacık bile kullanmasının, çılgınlık sınırını geçireceğine inanıyordu. Bir daha geri dönmemek üzere...

"Tamam." diye mırıldandı Okan. Korkuyordu. Ayhan'ın hissettiği her şeyi kendisi de hissetmişti. Ölü asker yabancı biri değildi. Köyden tanıdıkları, bildikleri bir adamın bedeniydi o. Karşısındaki ölü bile olsa, Ayhan'ın yaptıklarından zevk duymasına inanamamıştı. Midesi bulanmış, attığı her kahkaha ile öğürme isteği duymuştu. Durmasını, daha fazla ileri gitmemesini sürekli içinden geçirmişti ama sesli olarak söylemeye cesaret edememişti. Güç, önüne çıkan her engeli ortadan kaldırabilirdi. Anlaşılan, çağlayanlar gibi akmak onun varoluş nedeniydi ve kim kendisini kullanırsa, onun aracılığıyla sınırsızlığını zorlayacaktı.

"Bekleme." dedi Ayhan, öfkeyle dişlerini sıkarak. Arkadaşının içinden geçen her şeyi duyabiliyordu. Çekincelerini, korkularını, endişelerini, her şeyi hissediyor ama yine de ellinden geleni yapmadığı için öfkeleniyordu. Okan birkaç saniye daha gücü kullanmayınca dayanamadı ve kontrolü tekrar eline aldı. İlk göz göze geldiği ölü askeri de tıpkı önceki gibi parçalara ayırdı.

"Yavaş ol." diye içinden geçirdi Okan. Ayhan sınırı geçerse kendisine ne olacağını merak ediyordu. Onunla temas ettiği için kendisi de delirir miydi? Belki de güç ikisini birden yok ederdi.

"Merak etme!" dedi Ayhan ama kendi içinde oluşan öfkeden o bile tedirgin oldu. Gözlerini kapatarak derin derin nefes aldı. Sarhoş gibi hissediyordu. Güç sarhoşuydu. Bunu kontrol etmek için bir şeyler yapmalıydı. Sakinleşmek zorundaydı. Amcasının dediği gibi kendisine ve çevresindekilere zarar vermemek için bunu yapmaya mecburdu. Okan'ın zihninden geçen huzursuzluğu hissetti ve gözlerini tekrar açtı.

Kalan ölü askerler, baş parmaklarını kendi gözlerine sokmuşlardı ve karşılarına kim çıkarsa çıksın durmadan koşuyorlardı. Atilla'nın hayali insanları onları durdurmaya çalışıyordu ama gerçek bir insan kadar hızlı hareket edemedikleri için ölüler kolaylıkla ellerinden kaçabiliyorlardı.

"Kahretsin!" diye söylendi Ayhan. "Gözlerine odaklanarak onları paramparça ettiğimi anladılar!" Öfkesinin kabardığını hissetti.

"Bana bırak." dedi Okan yavaşça. Ayhan'ı korumak zorundaydı. Eğer kontrolü eline almazsa, arkadaşının dönüşü olmayan yola gireceğini biliyordu. Korksa da bir şeyler yapmak zorundaydı ve gücü kullanmak için bambaşka bir planı vardı. Ayhan'ın aksine o, ölülere değil onların ayak bastıkları toprağa odaklandı. Ölüler koşarken, onları takip etti ve birkaç santim önlerindeki toprağı görmeyi başardığında, tüm gücünü gördüğü alana yönlendirdi.

Adım attıkları topraklar sanki mayına basmış gibi patlayan ölü askerler, metrelerce havaya yükseldiler. Birkaç saniye yere mor siyah et yığınları yağdı ama hiçbiri, beklediği gibi hareketsizce orada kalmadı. Bacakları paramparça olan ve etrafa yayılan ölüler, ellerini kullanarak ilerlemeye çalışıyorlardı. Eskisine göre yavaş da olsalar, bunu başarıyorlardı.

"Bana diyene de bakın." diyerek dalga geçti Ayhan. Kesin bir çözüm olmamıştı arkadaşının taktiği ama düşmanlarını yavaşlatmıştı. Askerler artık kendi dertlerine düşmüşlerdi. Tekrar savaşabilmek için önce parçalarını birleştirmek zorundalardı.

Cem'in OğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin