24.Bölüm

80K 4.3K 751
                                    

Selamlarrrr! Ben geldim. 🤩

Hiç sözü uzatmadan sizi bölüm ile yalnız bırakıyorum. 🤗

Bolll yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın aşklar. ✨

Keyifli okumalar. 🌼

***

"Açıkça tehdit mi etti yani? Deli mi ne bu adam?"

Nazlı kesme tahtasındaki domatesleri vıcığını çıkartacak kadar ufak ufak doğrarken Zeliha göz ucuyla onu izliyordu. Bu akşam ailelerini yemeğe davet etmişlerdi ve görümcesi de ona yardıma gelmişti. Fakat gelmese daha kolay olurdu sanki Zeliha'nın işi. Çünkü adam akıllı yapabildiği tek yemeğin zeytinyağlı fasulye olduğunu söyleyen görümcesi onu da yapamamış, işin sonunda salata yapmaya mecbur bırakılmıştı.

"Öyle. Tehdit etti bir de." dedi Zeliha. "Domatesleri o kadar da küçük kesme kız. Ezme yapmayacağız. Dişe gelsin az."

"Sen de her şeye karışıyorsun he." diyerek yalandan sinirlendi Nazlı. Biliyordu bu işlerde ne kadar beceriksiz olduğunu fakat annesi evden çıkmadan iyice tembihlemişti.

'Gidip oturma öyle el gibi. Yardım et, elin yakışsın her işe.'  dese de iş yapmaktan yana kızından pek umudu yoktu. Küçüklüğünden beri hep öğretmeye, eğitmeye çalışırdı onu fakat Nazlı'ya iş yapmak hep zor gelirdi.

"Karışılmayacak gibi değil ki." dedi Zeliha tabağa koyduğu domateslerin geldiği hale acıyarak. "Sen evlenince ne yapacaksın, Nazlı? Valla hemen öğren yemek işlerini. Ben de evlenmem diyordum abin ne yapıp etti iki aya kalmadan aldı beni." 

"Benim öğrenmeme gerek yok. Bu gidişle evde kalırım ben." diyerek hayıflandı Nazlı. O kadar çok hayal kırıklığı olmuştu ki hayatında, Osman onu çok da şaşırtmıyordu doğrusu. Şaşırdığı tek şey bir kez olsun  Osman'ın dikkatini çekmemesiydi. Elbette bu işler sadece güzellikte değildi ama aynadaki yansıması onu hep umutlandırıyordu işte. Bukleli saçları,  zeytin büyüklüğündeki gözlerinin delici siyahı, belirgin elmacık kemikleri ve yanağındaki gamzesiyle hemen hemen her erkeğin dikkatini çekebilirdi. En azından bu zamana kadar çekmişti.

"Niye evde kalasın? Elini sallasan ellisi! Kalsam ben kalırdım bu dik başlılıkla. Sen daha uysalsın. Hayatta kalmazsın."

"Evde kalmak değil ki mesele. Sevdiğine varamadıktan sonra evlenmenin ne önemi var?"

"Orası zaten öyle." dedi Zeliha. Bu düşünceyi bizzat kendisi hayatında düstur edinmişti, Nazlı'nın halinden iyi anlıyordu. "Sevdiğin varmış gibi konuştun kız." Nazlı hiçbir tepki vermeden salatalıkları soyarken kaçamak bir bakış attı Zeliha' ya. "Ben anladım, var. Kim?" dedi bilerek safa yatarak. Düğündeki hallerinden emin olmuştu artık görümcesinin Osman'ı sevdiğinden.

Kırmızı, dizinin hemen altında biten, kalın askılı, hafif dekolteli elbisesiyle köy meydanına çıkıp oynadığı her oyunda Osman'a yakın olmaya çalışmasından çok iyi anlamıştı.

"Söylemem." dedi Nazlı. "Abime söylersin."

"Abine söylemem çok da umurunda sanki."

Elindeki bıçağı bırakıp Zeliha'ya döndü Nazlı. "Söylersin yani."

"Söylemem, söylemem. Zaten ben söylemesem de abin saf değil, anlamıştır Osman'ı sevdiğini."

Ağzı bir karış açılan Nazlı elinin ıslaklığına bakmadan avucunu beline yasladı. Baştaki tepkisi yelkenleri suya indirip anlatacakmış gibiydi ama sonradan bir savunma mekanizması geliştirdi. "Ne Osman'ı? O nereden çıktı? Hem kimdi ki o?" Son cümlede yüzünü buruşturmuştu ama yalandan yaptığı o kadar belliydi ki kendisi bile şaşırdı bu tavrına. 

MuhtarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin