1.Bölüm

179K 5.8K 2K
                                    

Selam arkadaşlar.

Yepyeni, sımsıcak bir köy kurgumla karşınızdayım. ✨

Umarım, çok seversiniz. Şahsen ben seveceğinizi düşünüyorum.  🌼

NOT: Hikayemizin tam olarak tarihini veremesem de eski zamanlarda geçmektedir.

Wattpad hesabımı takip ederek bölüm duyurularını görebilirsiniz. Çünkü bazen bölüm yayımladığımda okurlara bildirim gitmiyor. 😑

Keyifli okumalar dilerim.

***

Uzak köylerden gelen ezan sesleri birbirine karışırken genç kız gözünün önüne doğru kayan yazmasını geriye iterek ısırganları toplamaya devam etti. Babasının en sevdiği yemekti bu. Toplaması da yapması da ayrı bir zahmetliydi fakat insan sevdikleri için çabalarken yorulmazdı.

Geçen sene annesinin ölümüyle birlikte iyice yalnızlaşan babasının bu sene omuzları iyice çökmüş, beli bükülmüştü. Yine de pek ihtiyaç duymasa da elinde sürekli bir değnekle dolaşır, kendine dayanak yapardı. Yetmişlerinin başlarında olmasına rağmen kızını ele güne muhtaç etmez elinden geldiğince ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırdı. Ancak her baba gibi onun da korkuları vardı. Tam yaşını bir türlü bilmese de yirmilerinde olan kızının bu köy yerinde ite kopuğa yem olmadan evlenmesini istiyordu. Uzak köylerden bile kızının methini duyup gelen gençler vardı, hatta günlerce kapısının eşiğinde yatan da... Bir türlü kızının kalbine sevda ateşini düşüremiyordu.

Aşağı bayırdan gelen başıboş köpek seslerinden korkan kız bir an dengesini kaybedip ısırgan otlarının üzerine düştü ama ne düşüş. Bir acı feryat aldı ortalığı. Canının tatlılığından değil ama sert görünüşünün yanı sıra narin biriydi aslında. Basma eteğinin üzerinden kalçasını mı ovuştursun yoksa krem rengi keten gömleğinin üzerinden kollarını mı... Her bir hücresini ateşle dağlıyorlardı sanki.

"Yandım anam yandım!" diye sızlanmaya devam ederken bir erkek sesi işitti yanı başında.

"Yandıysan üfleyeyim Zeliha'm. Gerçi senin yangının bir üfürmeyle sönmez de."

Zeliha hemen üstüne başına baktı belki bir yeri açılmıştır diye. Ardından öfke saçan mavilerini karşısında eksik dişiyle sırıtan otuzlarında olan adama çevirdi. Tanırdı bu adamı, iki mahalle aşağısında oturuyordu. Daha geçen aylarda üçüncü kez evlenmişti ve köydekilerin epeydir dilindeydi. Evlendiği her kadına ilk geceden iftira atar sonrasında nikahı bozar ve gözüne kestirdiği başka kadınların peşinde koşardı.

"De git yoluna Kerim misin ne zımbırtısın! Feryadı bastım mı bütün köye rezil ederim seni!"

"Varsın bir kere de senin yüzünden rezil olayım Zeliha!" diyerek arsızca bağırdı adam. "Bir he desen bana, bir nikahıma alsam seni... Söz bak, üzerine gül bile koklamam. Senden öte gül mü var bu köyde!"

Zeliha kara lastiklerine kadar inen çorabını yukarı çekmek için eğildiğinde elinin acısına bakmadan yerden aldığı ısırgan otunu adamın burnuna çaldı.

"Kız uzak dur! Ne yapıyorsun, yaktın beni!" diyerek Zeliha'yı itelemeye çalışsa da köylü kızıydı bu, narinliği ancak yalnız başınaydı. Bir erkek yanaşadursun hele, bir anda celladı olur alırdı canını!

Adamın alnına, yanağına hatta gözüne bile otu sürerken bir an olsun merhamet etmedi genç kız. Ya eline düşseydi bu adamın, ya bir fenalık yapsaydı? Bu durumda adam da kıza merhamet eder miydi? Namustu bu, gerekirse bunun için zindan yatardı da yine sessiz kalmazdı.

MuhtarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin