Selammm. Ben geldim. 🤗
Öncelikle nasılsınız? Umarım hepiniz çok iyisinizdir.
Hepinizin yorumlarını teker teker, severek okuyorum. Size karşı her zaman ilgili bir yazar olmaya gayret ettim, bunu biliyorsunuz. 😍
O yüzden bolll yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen. ✨
Hikayenin gidişatına yön vermek için önemli bir bölüm oldu. 👀
Bölüm sonunda sorduğum soruya hepinizin yanıt vermesini bekliyorum. Cevap vermeyenlerin gece karabasanı olurum ona göre. Görüşlerinizi çok merak ediyorum. 👁️👄👁️
🌼Keyifli okumalar. 🌼
***
İki parmağının arasına sığdırdığı küçücük fotoğrafa saatlerdir bakıyordu Nazlı. Hiç sahip olmadığı ve bundan sonra muhtemelen hiç de sahip olamayacağı adamın arkasından gece boyu yas tutmuştu. Elindeki kara kalem önce eteğine ardından da ahşap zemine düşerken hiç fark etmedi bile. Öylece fotoğrafa bakmaya devam etti.
Siyah beyaz fotoğraf kadının saçlarını ve göz renklerini belli etmese de yüzündeki buruk tebessüm onu oldukça zarif göstermişti. Kendisininkine kıyasla kemikli fakat küçük bir yüzü vardı. Siyah gibi görünen saçları iki yandan geriye tutturulmuş, ince kavisli kaşları gözlerini tam olarak çerçeveler şekilde, kalem gibi duruyordu.
Doğal bir güzellikti. Bir kez bile kusur bulmak için bakmadı fotoğrafa. Osman'ın hayatında iz bırakan bir kadındı ne de olsa. Kendisi neydi ki? Kimdi? Nasıl bu haddi bulabilirdi kendinde?
Osman'a karşı olan tüm hırçınlığı bir gecede silinmişti. Acı bir gülümseme yayıldı yüzüne. Ölen karısına duyduğu bağlılık boğazını düğümlüyordu. Bu her şeyden öteydi, çok eşsizdi. İnsanların eşlerini arsızca aldattığı bir dünyada ölüp giden bir kadının arkasından sadakat göstermesi çok ama çok değerliydi.
Şimdi çok iyi anlamıştı onu. Neden gözlerine bakmamak için çaba gösterdiğini, açtığı her konuyu nokta koyacak şekilde tamamlayıp muhabbeti uzatmamasını çok iyi anlamıştı.
"Salaksın, Nazlı!" dedi kendine hırslanarak. "Adamı karısına ihanet etmeye sürüklemişsin resmen!"
Osman gibi adamlar için işin aslı böyleydi esasında. Evet, onu bir ihanete sürüklemişti. Kendini çok aşağılık hissediyordu. Dün eline fotoğrafı tutuştururken yüzünün nasıl gölgelendiğini unutamazdı ömrü boyunca. Kullandığı rica cümlesini nasıl bir sertlikle söylediğini de unutamazdı. Kaşlarını çatışını, sert çehresinde biriktirdiği acıyı asla unutamazdı.
"Yüzsüzsün kızım sen!" Tam gözünün önüne gelen kakülünü geriye doğru yapıştırıp eliyle sabitledi. "Rezil ettin kendini. Rezilsin!" Yirmi altı yıllık hayatında ilk defa kendini aşağılıyordu. İlk defa yaptığının utanılacak bir şey olduğunu düşünüp, omuzlarını düşürüyordu. "Seni istemeyen adamın peşinde dolandın durdun. Şehirdeki erkekler gibi mi sandın! Ulan adam ölen karısının ardından gülmeyi bile haram kılmış kendine. Sana mı bakacak, geri zekalı!"
Ayla Hanım'ın zannettiğinin aksine kızını en çok yıkan şey Osman'ın başından bir evlilik geçmiş olması değildi. Onu esas üzen Osman'ın gönlünde bir gram yer kaplayamayacak kadar boşluk olmamasıydı. Zaten bir gram da yetmezdi Nazlı'ya. Aşk kadınıydı o, büsbütün sahip olmak isterdi sevdiği adama.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Muhtar
Roman d'amour"Yanında fazladan yazma taşısan iyi olur. Çünkü bir sonrakinde yazmayı başına takmak yerine ceketimin sol cebine koyacağım." *** Köy yaşantısına adımını attığı anda köylülerin cahilce fikirleri ve davranışları üzerinde devrim yapmak isteyen genç mu...