Selammm. Ben geldim. Hava o kadar sıcak ki beynimin eridiğini hissediyorum resmen. 😩 Hangi şehirde yaşıyorsunuz bu arada?
📍Şimdi canlar... Size bir olaydan bahsedeceğim. Okurlarımın arasında benim çok sevdiğim biri var. Üç dili ana dili gibi biliyor ve birçok kişiye bu zamana kadar ders vermiş biri. Son zamanlarda bazı talihsizler üst üste geldi ve verdiği ders sayısını arttırmak istiyor bu yüzden. Eğer aranızda yabancı dilini geliştirmek isteyen arkadaşlarım olursa bu arkadaşımız ile iletişime geçebilir. Maddi imkanları kısıtlı olan arkadaşlarım bu arkadaşımıza durumunu belirterek ücretsiz grup derslerine de katılabilir. Öyle de yüce gönüllü birisi. Eğer kendiniz veya çevrenizde herhangi birinin böyle bir şeye ihtiyacı varsa
@AdenNour hesabıyla iletişime geçebilir. Fiyat konusunda da aynı şekilde bu hesapla iletişim kurabilirsiniz.
Bölümümüze boollll yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. ✨
🌼Keyifli okumalar. 🌼
***
Sabah yedi sularıydı. Zeliha ve Polat hastaneden sabaha karşı dönmüşlerdi ve ikisi de gece boyu hiç uyuyamamışlardı. Yaşadıkları heyecan çok başkaydı, çok farklıydı. Birbirlerini bu kadar severken ikisinden ortak bir parça olması fikri içlerini kıpır kıpır yapıyordu. Evet, artık hamileydi Zeliha. Neredeyse bir aylık olan bebeğine ne zaman hamile kaldığını bile hatırlamıyordu ne yazık ki. Korunmayı Ankara'da terk etmişlerdi zaten. Parmak hesabıyla günleri hesaplamaya çalıştı genç kadın ama başaramadı.
"Onuncu gün benim çok istekli olduğum gündü. Gerçi Polat da öyleydi ama... On birinci gün... I ıh pek zannetmiyorum. On beşinci gün en fenasıydı ama o zaman meğerse zaten hamileymişim." Hırslandı birden bire. Karnındaki eli aşağı indirdi. "Polat..." Dürtükledi kocasını. Kendisi uyuyamıyorken o nasıl böyle uyuyabilirdi. "Polat kalksana. Polat!"
"Hım..." Polat'ın yorgunluktan canı çıkıyordu. Yaklaşık bir saat önce uykuya dalmıştı ve karısının hamile olduğu bile aklına gelmiyordu. Bilinci tamamen kapalı gibiydi.
"Senin kollarını bağladığım gün ben zaten hamileymişim. Azgın boğa gibi durmamıştın sabaha kadar. Ya çocuğa zarar geldiyse?"
"Hangi çocuğa?" Polat'ın yüzü yastığa gömülüydü. Bu yüzden sesi zor duyuluyordu.
"Tövbe ya rabbim..." dedikten sonra kocasının elini alıp tekrar karnına yerleştirdi Zeliha. "Benim çocuğuma Polat."
Sessizlik oldu bir süre. Zeliha maviş gözleriyle yandan yandan kocasını seyrediyordu. Tekrar uykuya mı daldı acaba diye yoklayacağı sırada Polat hızla kafasını kaldırdı.
Mahmur gözleriyle, "Bizim çocuğumuz." diye düzeltti karısını. Sol yüzünde yastığın izi çıkmıştı ve siyah saçları dağınıktı. "Çocuğunmuş... Nereden senin çocuğun!" dedikten sonra karısının göğsüne doğru yatıp geceliğini yukarı doğru çekti. Sıcacık tenine yasladığı elini yavaş yavaş hareket ettirdi. "Bizim bebeğimiz... Zeliha bu şimdi kan damlası gibi bir şeymiş ya. İnanamıyorum."
"O kan damlası dediğin şey şimdiden midemi alt üst ediyor ama." Yine de hiç şikayetçi değildi Zeliha. Şükrediyordu ve sesinde bunun huzuru vardı.
"Bugün gitme işe. Zaten uykunu da alamadın. Salih amcayı görevlendiririz. Adam zaten evrak işlerini biliyor. Mühür kullanma iznini veririz halleder."
"Annemin de hamileliği çok zor geçmiş. Biliyor musun? Ama annem bana çok geç hamile kalmış. Onun da zorluğu var tabii ki."
"Güzelin zahmeti çok olurmuş." dedi Polat. Karısının göğsüne dudaklarını değdirdikten sonra yanağını yatırdı yine. Bulunduğu yerden çok mutluydu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Muhtar
Romance"Yanında fazladan yazma taşısan iyi olur. Çünkü bir sonrakinde yazmayı başına takmak yerine ceketimin sol cebine koyacağım." *** Köy yaşantısına adımını attığı anda köylülerin cahilce fikirleri ve davranışları üzerinde devrim yapmak isteyen genç mu...