52. Bölüm

41.8K 3.1K 1.4K
                                    

Selammmm. Ben geldim. Umarım iyisinizdir. ❤️

📍Bu bölümde bebişimiz doğdu. Önce gönlünüzden geçen takıyı takın sonra da bebek kız mı erkek mi onu söyleyin. 😋

📍Bol bol yorum yapın canlar 🥰

🌼Keyifli okunmalar 🌼

***

Yetmişli yıllara göre Zeliha yirmi dördünde evlenen bir kadın olarak çoktan evde kalmış bir kızdı. O da her insan gibi hem gönlüne hem de ruhuna eş olacak birini istiyordu. Zaman zaman ümitsizliğe düşse de biliyordu ki Allah'ın rahmetinden ümit kesmek en büyük günahlardan birisiydi.

Hayatı boyunca sınandığı bir imtihanın sonucunda tanışmıştı hem dünyasını hem ahiretini cennete çevirecek olan kişiyle. Hiç beklemediği bir anda en savunmasız, en telaşsız haliyle yakalanmıştı. Bütün güzel olan şeyler biz hazır olmadığımız anda gelmez miydi zaten?

Yirmi dört yaşına kadar göz ucuyla baktığı kimse olmamışken kara kaş kara göz bir yiğitle çok kısa bir zamanda bir anda evli bulmuştu kendisini. Zamana yaymaya gerek mi vardı ki, onu tanımaya gerek mi vardı? Gözüne bakıldı mı özünü açığa çıkaranlardandı Polat. Saftı, temizdi. Çok bir beklentisi yoktu bu hayattan. Biraz mahcuptu her zaman, oldukça mütevaziydi. Kendisi gibi ailesi de öyleydi. Oturdukları makamların esas sahibinin Allah olduğunu çok iyi biliyorlardı.

Güzel adamdı Polat. Karısına olan sevgisini sözlerinde belli etmekle kalmaz yaptıklarıyla gösterirdi çoğu zaman. Bir bakışı bile yeterdi yüreğinin sıcaklığını anlatmaya. Adamdı, gerçek bir adam hem de. Dışarıya karşı dimdik duran, karısının karşısında eriyip biten, beli bükülen bir adamdı. Karısının hamileliği boyunca ev işlerinin çoğu onun elinden geçmişti. O hiç beceremediği çamaşır yıkamayı bile defalarca yaparken suratı bir kez ekşimemişti. Canı, canlarından bir parça taşırken nasıl surat eğebilirdi ki?

Altıncı ayında iyice ağırlaşmaya başlamıştı Zeliha. Bel ağrılarından uyuyamaz olmuştu geceleri. Karnı yayvan olmak yerine sivrileşmişti. Kalçaları iyice büyümüş, eli ayağı biraz tombikleşmişti sanki. Safir mavisi gözleri cam kadar berrak, cildi mermer gibi beyazlaşmıştı. Bu haliyle Polat'a güzel bir şölende bulunuyordu. Hayatlarında değişmeyen tek şey olan cinsel hayatlarını biraz azaltmak durumunda kalmışlardı. Haftada belki iki belki de üç kez yaşıyorlardı.

Yedinci ayında bir gece kasıklarındaki ağrıdan dolayı apar topar hastaneye götürmüştü Polat. Genç kadın ilk başta doğum yapıyorum sanmıştı da durup durup altına bakmıştı suyu mu geliyor diye. Doktor önemli bir şey olmadığını ara ara bu durumlarla karşılaşacaklarını anlattığında derin bir nefes almışlardı. Kayınvalidesi ve Nazlı en büyük destekçisiydi. Polat'ın birkaç haftalığına Ankara'ya gideceklerini öğrendikleri vakit genç kadını asla evlerinde yalnız bırakmamışlardı. Ayla Hanım gelinini yanına almak istemişti de Zeliha istememişti evinden ayrılmayı.

Sekizinci ay ise tamamen bir buhrandı Zeliha için. Muhtarlığa artık gidemiyordu. Yerinden bile hareket edemiyordu. Polat'ın umarsızca yedirdiği yemeklerden çocuğun neredeyse beş kilo doğacağını düşünüyordu. Cinsel hayatları artık sonlanmıştı. Zeliha zaten hamilelik iç güdüsüyle yavrusuna zarar gelebilme ihtimalinden dolayı aklına bile getirmiyordu yakınlaşmayı.

Dokuzuncu ayının ikinci gününde sabah yediye karşın doğum yaptı Zeliha. Hastaneye gidecek kadar vakitleri yoktu. Bir mahalle arkasında oturan Emine teyze koştu yardımlarına. Hamileliği boyunca hurafelerle Zeliha'nın aklını çok kurcalasa da böyle işler gelirdi elinden. Tam otuz beş dakika sürdü doğum. Emine teyze Polat'ı defalarca kovsa da odadan çıkmadı adam. Karısı acı içinde kıvranırken nasıl onu yalnız bırakabilirdi? Aklından bin türlü şeyler geçti. Ya Zeliha'sı yavrularını doğururken ölseydi ve o güzelinin gözlerini bir kez daha göremeseydi? Mümkün değildi. Onun yanında olacak, elini tutacaktı. Nitekim Zeliha tırnaklarını o kadar gömmüştü ki kocasına Polat'ın elinin üstünde sonsuza kadar duracak üç tırnak izi kalacaktı.

MuhtarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin