Selammm kızlar. Ben geldim. İnşallah hepiniz çok iyisinizdir. 🥰📍Anketimi tamamlamak için son 100 kişi kaldı. Hepinize çok ama çok teşekkür ederim. Eminim ki ankette 18 yaş ve üstü çalışan şartı olmasaydı çoktan tamamlanmış olurdu. Cansınız, var olun!
Size çok güzel bir bölüm hazırladım. Birçok kişinin içten içe beklediği bir bölümdü bu. Bölüm sonunda sorduğum soruya mutlaka cevap verin. 🩵
Bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. ✨
🌼Keyifli okumalar. 🌼
***
Gözleri kapalıyken bile gülümsüyordu genç adam. Nasıl gülümsemesindi ki? Bugün Nazlı gelecekti. Sadece iki haftadır görmüyordu onu ama sanki yıllar gibi gelmişti ona. Yıllar boyu anlaşılamamanın, sevilmemenin tüm yükünü omuzlarından alan o kız için nasıl heyecanlanmazdı ki! Belinden aşağısını kaplayan ince pikeyi ayaklarıyla itelediği gibi sırtını yatağının başlığa dayadı. Kollarını çıplak göğsünde birleştirip kafasını da geriye yasladığında yüzünde bariz bir gülümseme vardı hala.
Nazlı ile haftalar önce çıktıkları ilk buluşmadan sonra sadece bir kez daha bir araya gelmişler sonra kızı Ankara'ya yolcu etmek zorunda kalmıştı. Birkaç kez postaneye inmişti Osman. Belki kendisine mektup yazmıştır diye beklerken dayanamamış kendisi mektup yazmıştı ona. Birbirlerine karşı olan birçok duygu hala noktalanmamıştı ama mektubun son cümlesini 'Nazlı baharım' diye bitirmişti. Vazgeçip karalayacak gibi olmuştu da genç kızın ismini silmeye eli gitmemişti.
Onu görmediği iki hafta duygularını anlamlandırmaya başlamıştı Osman. Nazlı'nın sevgisine muhtaç olduğu kadar kendi sevgisinin de muhatap bulmasını istiyordu. Biliyordu ki aşk ancak karşılıklı yaşanırsa güzeldi. Hissettiklerini aşk diye tanımlayamazdı belki ama asla alelade şeyler değildi. Fakat şimdilik ne birbirlerine arkadaşlardı ne de birbirlerinin aşıklarıydı. İlk defa deneyimlediği bu duygular adamın dudaklarının iki yana kıvrılmasına sebep oldu.
"Ulan Osman! Daha birkaç ay öncesine kadar avare avare dolanıyordun şimdi tamamen kafayı sıyırdın!" deyip kendini hafifçe tokatladı. "Kendi kendine gülüyorsun lan aptal herif!"
Başta Nazlı ile arkadaş olmak istemişti güya. Nazlı ile arkadaş olunabilir miydi! Hangi erkek onun zeytin gibi gözlerine, gül pembesi dudaklarına, sol yanağındaki derin gamzeye ve kirpiklerine karışan kaküllerine dayanabilirdi. Bir küfür savurdu Osman kendine. "Keşke otobüse binmeden önce sarılsaydım amına koyayım!" Kokusu hafızasından gidecek diye deliriyordu genç adam. Sağ elini şakaklarına götürüp ovuşturduktan sonra ezkaza tekrar tebessüm etti. Baş parmağıyla dudağının kenarını kaşıdı. "Neyse bugün geliyor! Yaparız bir şeyler artık!"
Yatağından kalktığı gibi üstünü giyinmeden banyoya doğru ilerleyeceği sırada annesi karşısına dikildi. "Ne geziyorsun çıplak çıplak? Giyinsene üstünü."
"Banyoya gireceğim anne." Yüzündeki aptal sırıtış yaşlı kadının gözünden kaçmadı.
"Ne banyosu sabah sabah!"
Osman boynunu geriye atıp sabır diledi. "Tövbe ya rabbim! Ne banyosu olacak anne! Normal banyomu yapacağım."
Yaşlı kadının esasında zoru başkaydı. Son günlerdeki değişimini köyün hangi kızına bağlasa yüreğine ağırlık çöküyordu. Aklında tek bir kız vardı. Oğlunu ancak ona layık görüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Muhtar
Romance"Yanında fazladan yazma taşısan iyi olur. Çünkü bir sonrakinde yazmayı başına takmak yerine ceketimin sol cebine koyacağım." *** Köy yaşantısına adımını attığı anda köylülerin cahilce fikirleri ve davranışları üzerinde devrim yapmak isteyen genç mu...