Selammmm. Ben geldim. Nasılsınız? 🥰
Ya ben bu kitaba final yazamıyorum resmen. Konular uzadıkça uzuyor. Kopamıyorum. 🫣
📍Bence şahane bir bölüm oldu. Okurken çıldıracaksınız. En yaratıcı küfrü edene çeyrek altın takacağım.
Boool yorum yapmayı unutmayın. 💓
🌼Keyifli okumalar. 🌼
***
Henüz on üçündeyken anasız babasız kalmış bir kızdı Sümeyye. Beline kadar olan saçları çoğu zamanda iki yanından örülmüştü ve tombul yanakları çil çildi. Arife teyzesinin yanına geldiğinden beri o zayıf halinden eser yoktu. Yaşlı kadının yaptığı keteleri, köy ekmeklerini ve yahnilerini yiye yiye etine dolgun bir kız çocuğu olmuştu. Ergenliğine girmemişti henüz. Boynu büküktü, çok hüzünlüydü hala. Arife teyzeye karşı kendini yük gibi hissediyordu. Bu yüzden o yaşında bütün ev işlerini yapmak için dört dönüyordu ancak Arife teyze engel oluyordu.
Osman abisi ile Nazlı yengesini çok seviyordu, çok iyi anlaşıyordu onlarla. Arada sırada Osman abisiyle beraber işe gidiyor çömlek yapmayı öğreniyordu. Hiç olmazsa elinde bir zanaati olsun istiyordu genç adam. Bu süre zarfından okulunu da ihmal etmiyorlardı tabii ki. Geçen aylarda Nazlı yengesiyle beraber İzmir'de düzenlenen bir sergiye bile katılmıştı. Burada, bu aileyle beraber çok farklı bir hayata sahip olmuştu.
Arife teyzesinin kızacağını bilse de sabah erkenden uyanmış, bağ bahçeye bir düzen vermişti. Ne yapıyordu ki sanki? Bostan sulamak, bahçeyi süpürmek işten sayılır mıydı? Amcasının evinde ona yemek bile yaptırıp, koca koca kazanları telletiyorlardı. Ah o yengesi yok muydu! Yılan bakışlı yengesi. Aklı fikri eriyordu Sümeyye'nin. Ondan bir yaş büyük kızların zorla evlendirildiği hikayelerini duyuyordu. Zeliha ablası muhtar olduğundan beri buralarda öyle şeyler yoktu fakat uzak köyden gelen hikayeleri kendi yaşıtlarının arasında birbirlerine anlatıyorlardı.
Elindeki bir maşrapa suyu bahçeye serpip çalı süpürgesiyle süpürmeye başladı. Bir yandan da Arife teyzesinin duyacağı korkusunu taşıyor, alt dudağını dişliyordu. "Ayy... İnşallah duymaz sesi." Demir kapı açılınca elini bağrına götürdü korkudan. "Ay! Sen miydin Osman abi!"
"Benim güzelim. Hayırdır!" dedi Osman gözünü kıpıp başını sallayarak. "Daha gün yeni aydı. Annem nerede?"
"Şşş!" dedi Sümeyye işaret parmağını dudaklarına götürerek. "O daha uyuyor. Sessiz ol. Uyandıracaksın Arife teyzemi."
"Güzelim uyusana sen de."
"Yok, ben aldım uykumu. Bu sabah kahvaltıyı ben hazırlayacağım."
Kız kardeşi olan erkeklerin daha yumuşak olduğu söylenirdi. Fakat Osman bunun aksi kanıtı olan bir adamdı. Bir kız kardeşi yoktu fakat her zaman yüzünde dinginlik olurdu. Şefkat dolu gözlerle kızın şalvarından başlayıp dağınık duran örüklerine kadar süzdü. Çarpık bir gülümseme yerleşti yüzüne. "Bırak şimdi süpürmeyi. Sen bir tarak al da gel yanıma." dediğinde bunu ilk defa yapmadığı için Sümeyye ışıltılı bir şekilde gülümseyerek içeri koştu. Heyecanla tarağını alıp geldi ve ahşap sedire oturan Osman abisinin yanına oturdu.
"Bu sefer nasıl bir şekil yapsak?" diyerek tarağı elini aldı Osman. Kızın örüklerini çözdü. Uzun dalgalı saçlarının şeklini okşadı önce. Ardından saçlarının uçlarından taramaya başladı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Muhtar
Romansa"Yanında fazladan yazma taşısan iyi olur. Çünkü bir sonrakinde yazmayı başına takmak yerine ceketimin sol cebine koyacağım." *** Köy yaşantısına adımını attığı anda köylülerin cahilce fikirleri ve davranışları üzerinde devrim yapmak isteyen genç mu...