Selam, ben geldim. Nasılsınız? Umarım çok iyisinizdir. 🌼
Sizi muhtar ile yalnız bırakıyorum ve aranızdan çekiliyorum. 🤗
Oy vermeyi ve bollll yorum yapmayı lütfen unutmayın.✨
Sizi çooook seviyorum. ❤️
***
Altı fokur fokur kaynayan kazandan getirdiği bir kova suyu kapıyı tıklattıktan sonra dikkatlice kenara koydu Kemal Bey. Kızının başına gelen fenalığı düşündükçe daha fazla irdeliyor, öğlenki kalp kasılmalarını tekrar tekrar yaşıyordu. Ağacın altında kızını ve muhtarı o halde gördüğünde beynine kan sıçramıştı ve güven duygusu tamamıyla yerle bir olmuştu. Ancak Polat oldukça sakin bir şekilde yaşlı adamı önce oturtmuş ardından etrafındaki kalabalığı dağıtır dağıtmaz işin aslını anlatmıştı.
Babasıydı, böyle bir olayı bilmesi hakkıydı. Yanlış düşüncelere kapılıp hem kızına hem de muhtara duyduğu güven bu şekilde sarsılmamalıydı. Üstelik de isteme gününe birkaç hafta kala olacak iş değildi.
"Bir şeye ihtiyacın olursa seslen kızım." dedikten sonra birkaç saniye bekledi Kemal Bey. Kızının boğuk boğuk hıçkırıklarını duyuyor, bundan ötürü kahroluyordu ama şu an elinden bir şey gelmiyordu ne yazık ki. El mahkum ağır adımlarla banyo kapısının önünden ayrıldı.
Zeliha babasının gidip gitmediğini kontrol etmek için kapısını araladı ve kimsenin olmadığını gördüğünde sıcak suyla dolu olan kovayı içeri aldı. O adamın elinin değdiği her yeri dağlamak istiyordu ama böyle bir zulmü haketmediğinin de farkındaydı. Suyu biraz ılıtıp maşrapa yardımıyla saçlarını ısladı. Bir yandan ağladığı için gözleri yanıyordu ama kendine engel olamıyordu. Gözlerini yummak istiyordu ancak bunu yaptığında o anları hatırlıyor ciğerleri sökülürcesine ağlıyordu bu kez.
Başına böyle bir olay geldiğine mi yansın, muhtarın onu o halde gördüğüne mi, yoksa bütün köylünün kendisi ile Polat'ın adını çıkarmasına mı? Hangisine daha fazla ağlaması gerekiyordu bilmiyordu. Evet, kimin ne düşündüğünü umursayan biri değildi ama böyle adice bir olayın bu şekilde bir yanlış anlaşılma ile kapatılmasının muhtara haksızlık olacağını düşünüyordu.
Elindeki lifi boynunu kızartana kadar cildine iyice bastırarak temizlenmeye devam etti. Babasının kendisinden bile daha çok içlendiğinin farkındaydı. Onu daha fazla üzmemek, hem de kendi yarasını içine kapanarak büyütmemek için banyodan çıktığında bir an önce kendine gelmeliydi. Birbirlerinden başka kimseleri yoktu ve karşılarına çıkan ilk imtihanda yerle bir olmayacaklardı. Başını da asla yere eğmeyecekti. O utanılması gereken hiçbir yanlış yapmamıştı.
Peştemalini vücuduna dolayıp banyodan çıktığında babasına görünmemek için hızlı adımlarla kendi odasına kaçtı. Güzelce kurulanıp giyindikten sonra saçlarının da suyunu iyice aldı ve yaz günü olduğu için nemli oluşuna aldanmayarak gevşek bir şekilde ördü.
"Giyindin mi kızım?" diye kapının eşiğinden seslendi Kemal Bey. Nefes alıp vermeyi bile durdurmuştu kızı ağlıyorsa duyabilsin diye.
Ağlamaktan sesi kısılan Zeliha cansız bir şekilde cevapladı soruyu. "Giyindim baba."
"Tamam kızım. Çorba yaptım, gel de sıcak sıcak iç."
Babasının karşısına çıkmaktan bir yandan utanırken diğer yandan kendisinin hiçbir suçu olmadığını defalarca mırıldanarak bu fikri beynine yerleştirmeye çalışıyordu. Bu düşünceden kurtulmanın en iyi yolu acısını küçümsemek olacaktı. Eğer o sahneleri sürekli düşünüp, beyninde kurmaya devam ederse ruhunda sonsuza kadar devam eden bir acı hüküm sürecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Muhtar
Romance"Yanında fazladan yazma taşısan iyi olur. Çünkü bir sonrakinde yazmayı başına takmak yerine ceketimin sol cebine koyacağım." *** Köy yaşantısına adımını attığı anda köylülerin cahilce fikirleri ve davranışları üzerinde devrim yapmak isteyen genç mu...