Selammm. Ben geldim. 🌼
Gelecekteki bölümler hakkında ara sıra paylaşacağım kesitleri okumak ve bildirimleri görmek amacıyla wattpad hesabımı takip edebilirsiniz canlarım. ❤️
Hadi hemen okumaya geçin. 👀
Paragraf aralarında bolll yorumlarınızı bekliyorum. Okurken aşırı eğleniyorum.
Seviliyorsunuz. ❤️
***
Zeliha elinde tuttuğu mor yazmasını hafif hafif okşarken evin balkonundan karşı dağları seyrediyordu. Her birinin sıra sıra dizilip birbirine destek olduğunu görünce derin bir nefes verdi. Karşısında duran dağları ilk kez görüyor değildi tabii ama son günlerde ona bir haller olmuştu. Dağa, taşa, kuşa hatta ota, böceğe bile bakarken içten içe derin düşüncelere dalıyor daha önce fark etmediği sırları fark ediyordu.Düğün gecesinin ardından tam üç gün geçmişti. O günden beri evden dışarı adımını atmak istememiş adeta inzivaya çekilmişti. Sadece evin iç işleriyle ilgilenip, bağ bahçe işlerini babasına bırakmıştı. Aynanın karşısına geçip kendisine bakmaya bile cesareti yoktu sanki. Gönlünde daha önce hiç fark etmediği bir boşluk hissediyordu. Ne yapsa ne etse orayı dolduramıyordu.
Ergenliğe girdiğinden beri köydeki hemen hemen her erkeğin dikkatini çekmiş, karşısına dikilmeyen birkaç kişi kalmıştı. Bazıları kendi çapında geçimini sağlar bazıları da varlıklarıyla genç kıza caka satarlardı. Fakat Zeliha'nın gözü zenginlikte değildi ki. O, birine baktı mi içi çekilsin istiyordu. Onun köklerine karışıp budaklanmak, koca bir orman olmak istiyordu. Ağzı iyi laf yapan, gönlünü hoş edecek birini istiyordu.
Belki de aradığı o kişiyi bulmaya çok yakındı. Ondandı bu yürek yangını.
O gece muhtarın peşinden gelmesine hem sevinmiş hem de garip bir hissiyata bürünmüştü. Hele söylediği o son söz de neydi? Açık açık bir davetti bu. Fakat muhtarın bu davetinde ne kadar ciddi olup olmadığını kestiremiyordu. Nitekim köye geleli iki hafta bile olmamıştı.
"Eğer sadece güzelliğim için bana heveslendiyse avucunu yalar!" dedi kendi kendine söylenerek. "Her işmar edene yüz verseydim köyde deli diye değil başka bir şey diye adım çıkardı."
Kendi kendine söylenmeye devam ederken sobanın üzerinde taşmaya ramak kalmış olan mercimekli erişte çorbasını bir hışımla kenara aldı. Ancak tencerenin ısınan sapları yüzünden eli adeta haşlanmıştı. Hemen kenarda ağzı kapalı olan kovanın içindeki suya elini daldırdı.
"Aklın nerede acaba, Zeliha!" diye kendi kendini azarlamaya başladığında aklına gelen düşünceyle duraksadı. Neden bu şekilde eve kapanmak zorundaydı ki? O yürekli, her aklına koyduğunu yapan, tuttuğunu koparan, kimseden sözünü sakınmayan cabbar kıza ne olmuştu?
Babasının öğle yemeğini hazırlamaya bir saatten fazla bir zaman vardı. Biraz insan içine karışmakta ne zarar vardı ki! Hem belki böylece muhtarı görür, son sözlerinin arkasında duracak mı onu görürdü.
Yeşil, küçük papatya desenli fistanı ve başına bağladığı aynı renkten olan yazmasıyla evinin tepesini aştığında çeşmenin başında ellerinde bidonlarla su dolduran kızları gördü. Aralarında elbette Özlem de vardı.
"Zeliha! Kaç gündür nerelerdesin kız? Düğünden sonra bir kayboldun pir kayboldun."
Onlara uyup uymama konusunda bir an tereddüt etti Zeliha. Aman kimsenin kalbi kırılmasın, herkesin gönlü hoş olsun kafasında olmamıştı hiçbir zaman. Nitekim içindeki sesi dinleyerek güneşten iyice kızmış çakıl taşlı yolda yürümeye devam etti. Niyeti meydana inmekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Muhtar
Romance"Yanında fazladan yazma taşısan iyi olur. Çünkü bir sonrakinde yazmayı başına takmak yerine ceketimin sol cebine koyacağım." *** Köy yaşantısına adımını attığı anda köylülerin cahilce fikirleri ve davranışları üzerinde devrim yapmak isteyen genç mu...