Mutfağa poşetleri bıraktığım gibi hızlı hızlı hazırlanmaya başladım. Bugün yaşananları düşünemeyecek kadar acelem vardı. Doğum gününe yarım saat kalmıştı ve ben daha hazır bile değildim.
Hızlıca duşa girerek yatağın üzerine seçtiğim elbiseme döndüm. Pembe saten elbise...
Yüzümde bir tebessüm oluşmuştu. Bu rengi en son üç sene önce onun evindeyken zorla giyinmiştim. Ama şimdi ise kendi isteğimle giyiniyordum.
Elbiseyi giyindikten hemen sonra ıslak saçlarımı topuz yaparak kıvırcık perçemlerimi kenarlardan çıkartıp joleyle daha da kıvırcık hale getirdikten sonra makyajımı da yaptım.
Telefonuma dönüp baktığımda saatin çoktan geçtiğini ve geç kaldığımı fark ederek çantamı kaptığım gibi hızla evden çıktım.
Benimle yine aynı anda çıkan Haktan ile bir saniyeliğine göz göze gelmiştim. Beni boydan süzdüğünü fark etsem de umursamamaya çalışarak kapımı kapatıp asansörün düğmesine bastım.
"Çok güzel olmuşsun..."
Yanımda durup sessizce mırıldanmıştı ama duymuştum. Başımı yavaşça ona çevirdim, önüne bakıyordu.
Asansörün kapısı açıldığında içeri girerek yeniden düğmeye bastım. Benimle birlikte binmişti, hala sessizliğini koruyordu. Üç senedir ondan kaçıyordum ve üç senenin sonunda bugün farklı bir şekilde yan yana geliyorduk.
"Sende mi doğum gününe gidiyorsun?"
Ona sorduğum soru karşısında şaşkınlıkla bana bakmıştı. Ona bakmıyordum ama bana baktığını anlayabiliyordum. Uzun zaman sonra onunla konuşmayı ilk başlatan kişi olduğum için şaşırmıştı.
"Sonunda benimle konuşmaya başladın." dedi normal bir tonda.
Cevap vermeyeceğimi anladığında yeniden konuştu.
"Evet bende doğum gününe gidiyorum."
Sadece başımı sallamakla yetindim. Asansörün kapısı açılınca önden çıkarak binadan dışarı ilk adım atan ben olmuştum.
Yağmur durmuştu ve hava biraz esiyordu. O kadar aceleyle çıkmıştım ki üzerime bir şey almayı unutmuştum. Neyse ki arabam vardı.
Arabaya doğru ilerlerken arkamdan geldiğini duyuyordum ama tuhaf bir şekilde benimle konuşmaya çalışmıyordu.
Arabama binip ondan önce uzaklaşınca düşünmeye devam ettim. Belki de bugün söylediklerimden sonra benden vazgeçmeye başlamıştı.
Omuzlarımı silkerek on beş dakikada Arzu'nun evinde olmuştum. Arabayı bahçeye çekerek indiğim anda partinin çoktan başladığını hissettiren müzik karşılamıştı beni.
Hediyem arabamdaydı ama en son vermeyi düşündüğüm için yanıma almamıştım. Evin içerisine ilk adımımı attığımda Dilay abla karşılamıştı beni.
"Geç kaldın ama hoşgeldin canım."
Dilay ablayı öperek gülümsedim.
"Biraz işlerim vardı kusura bakmayın abla."
"Önemli değil tatlım. Arzu arka bahçede."
Başımı sallayarak evin içerisinden usulca arka bahçeye doğru ilerlemeye devam ettim. Arka bahçeye uzaktan bir bakış attığımda fazla kimsenin olmadığını anlamıştım.
Arzu'nun fazla çevresi yoktu aslında vardı ama o samimi olmamayı tercih ediyordu. Misafirlerin çoğu Ateş'in ve Savaş ağabeyin tanıdıkları olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTUNAMAYAN ELLER🩸 (+18) (TOXİC SERİSİ III)
Teen Fiction"Sana dokunamam." dedi ellerini ellerimin arasından çekip. "Ne? Neden?" "Sana dokunamam çünkü kalbim sana ait değil." ...... "Bana dokunma." dedim korkuyla. "Sana söz veriyorum sen istemeden sana dokunmayacağım." Arkadaşının ölümünden sonra iki aşk...