79'🩸

399 16 10
                                    

Bir anlığına uyku o kadar tatlı gelmişti ki sıcacık battaniyenin altında kendimden geçmiştim. Ta ki saçlarımı okşayan bir el hissedene kadar...

"Zola? Hadi tatlım uyan."

O kadar yumuşak bir tonda konuşuyordu ki, tıpkı annemin beni uyandırdığı gibiydi.

"Zola? Hadi canım."

Gözlerimi aralarken o şefkat dolu okşamasına karşılık cevap verdim.

"Mamma?"

Güneş ışığına alışan gözlerim karşımda Dilay ablayı görünce ne söylediğimin farkına vararak gözlerimi tamamen açtım.

"Dilay abla?"

"Anne de diyebilirsin canım önemli değil."

Yataktan doğrulurken Dilay abla tebessüm ederek beni izlemeye devam etmişti.

"Ne oldu?"

"Nasılsın?" dedi soruma karşılık.

Yatağım başlığına sırtımı yaslayıp karnıma dokundum.

"Biraz daha iyiyim, uyumak iyi geliyor. Yoksa çok mu uyudum?"

"Hayır saat geç değil."

"Kaç?"

Telefonunun ekranından saate bakarken onunla birlikte görmüş ve gözlerimi büyütmüştüm.

"Üç mi? Öğlen üç?"

Sessizce bana bakmaya devam ederken elime uzanıp tuttu. O yumuşak teni bütün gerginliğimi almıştı sanki.

"Sakin ol, hamilelik sürecinde daha çok yorgun düşüp uyuyacaksın."

"Emre? O geldi mi?"

Dilay ablanın bakışları yere çevrildiğinde kaşlarımı çattım.

"Bir şey mi oldu? Dilay abla benden bir şey mi saklıyorsun?"

"Hayır canım saçmalama, seni uyandırmamın sebebi Savaş ve Ateş'in geldiğini haber vermek içindi. Neler olduğunu duymak istersin belki diye uyandırdım."

Hızlıca başımı sallayıp üzerimde ki battaniyeyi kenara atarak ayaklandım. Dilay abladan önce odamdan çıkarak koşar adımlarla merdivenlere ilerlerken Ateş ve Savaş ağabeyin seslerini işittim.

"Zola yavaş in."

Dilay ablanın sözlerini umursamadan kendimi merdivenin sonunda bulduğumda Savaş ağabey ve Ateş'i avluda beni izlerlerken buldum.

Arzu da tekli koltuğa oturmuş eli karnında onlara eşlik ediyordu.

"Ne oldu? Emre nerede? Neden sizinle gelmedi?"

Sorularımı art arda sıralayarak yanlarına geldiğimde sessizliğini ilk bozan Savaş ağabey olmuştu.

"Duyduğuma göre bir şey yiyip içmiyormuşsun? Bebeğini bu şekilde içinde taşıyamazsın-"

"Emre nerede dedim ağabey?"

"Önce bir otur."

Ateş omzuma dokunarak beni koltuğa oturttuğunda Savaş ağabey konuşmaya devam etti.

"Şule'ye olanlardan hemen sonra o ikisini aramaya çıktık. Emre ile hiç karşılaşmadık, yani senden sonra bir daha yanımıza gelmedi. Koray Şan ve Ateş ile o ikisini bulduğumuzda nehir kenarında ölü bulduk. Lakin emre de orada değildi."

Tüylerim diken diken olurken titreyen dudaklarımı araladım.

"Nasıl? O ikisinin nehir kenarında ne işleri vardı? Ve kim öldürdü?"

TUTUNAMAYAN ELLER🩸 (+18) (TOXİC SERİSİ III)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin