62'🩸

460 24 17
                                    

Telefonumun sesine uyanmıştım. Gözlerimi yavaşça araladığımda gün ışığı yüzüme vuruyordu. Çalan telefonuma bakmadan önce sevdiğim adama dönmek istediğimde orada olmadığını fark ettim.

Kaşlarımı çatarak etrafıma bakındım. Ev sessizdi, telefonumun sesi hariç...

Yanımda ki komidine uzanarak telefonumu aldım.

Ateş arıyor...

"Efendim?" diyerek yatağımdan doğruldum.

'Zola nasılsın?'

"Biraz daha iyiyim."

'Güzel, öncelikle geçmiş olsun iş yoğunluğu yüzünden ziyaretine gelemedim.'

"Sorun değil araman yeterli. Arzu nasıl?"

'İyi ama seni merak ediyor.'

"Bugün ona uğrasam iyi olacak."

'Uğrayamazsın çünkü işe dönmen gerekiyor.'

"Nasıl?"

'Bugün olacak toplantıda kesinlikle bulunmam gerekiyor. İki saate toplantı başlayacak hazırlansan iyi olur.'

"Ama-"

'İtiraz istemiyorum Zola ne diyorsam onu yap. Şirkette görüşürüz.'

Telefon yüzüme kapandığında neye uğradığımı şaşırmıştım. Emre çağırmayacağını söylemişti ama çağırmıştı.

O geceden sonra ben nasıl o kurtlar sofrasına gidecektim?

Telefonumdan saate baktığımda gözlerim kocaman olmuştu. Saat öğlen ikiydi!

Yataktan kalkıp oflayarak odadan çıktım. Emre ne zaman gitmişti?

Mutfağa adımımı attığım anda yerimden sıçrayarak şaşkınlıkla karşıma baktım. Ağabeyim masaya oturmuş bir düzine birayı içmiş ve sonuncusunu yudumlarken camdan dışarıya bakınıyordu.

"Ağabey!"

Sinirle üzerine yürüyüp elinde ki birayı çekmek istediğimde engel olarak beni itmişti.

"Karışma."

"Ne? Bu halin ne böyle? Off burası çok kötü kokuyor!"

Söylene söylene balkon kapısını açtım. İçeriye temiz hava girerken masada biriktirdiği bira şişelerini toplamaya başladım.

"İki saatim var ve uyanır uyanmaz senin döküntünü topladığıma inanamıyorum!"

"Ben senin olanı topladı ama!"

Sinirle elimde ki bira şişelerini çöpe atıp ona döndüm.

"Ne oluyor sana? Ne bu agresiflik! Sıkıntın ne senin?"

Birasında ki son yudumu da tepesine dikerek masaya indirdiğinde alıp onu da çöpe attım.

"Haline bak! Seni uzun zamandır böyle görmemiştim."

Ağabeyim baygın gözlerle bana güldüğünde sinirlerim daha da tepeme atmıştı.

"Asıl bizim halimiz ne?"

"Nasıl?"

Beni gösterdi ve yeniden güldü. Bu sefer acıyarak...

"Halimize bak, sen ben İtalya'da villamızda yaşardık. Anne baba bizimleydi, sonra Sofia öldü ve her şey puff..."

Ellerini birbirine vurarak başını geriye attı. Başıma gelenler ağabeyimin travmasını tetiklemişti.

Tezgaha yaslanıp onu dinlemeye devam ettim.

TUTUNAMAYAN ELLER🩸 (+18) (TOXİC SERİSİ III)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin