Günler ne çabuk geçiyordu, günün bittiğini bile anlayamıyordum. Kaldı ki günlere yetişemiyordum, tüm günümü uyuyarak ve aşererek geçiyordum.
En çok aşerdiğim şey ise şu an elimde bulunan beyaz çikolataydı.
Çikolatamı yerken sütümü de yudumlamayı unutmuyordum. Çok zor dönemlerden geçmiştim ve o süreçte bebeğimi aç bıraktığım zamanlar da olmuştu. Midem asla yemek ya da tatlı kaldırmıyordu. Ne yesem çıkartıyordum, zorla yesem daha kötü oluyordum.
Şömine de yanan ateşin karşısında çikolatamı ve sütümü yudumlarken elim karnımda oğlumu seviyordum.
Tam üç aylık olmuştu, dün ise kesin olarak oğlumuz olacağını öğrenmiştik.
"Altın saçlı oğlum benim..." diyerek karnımı severken yeniden yanan ateşe döndüm.
Üç ay boyunca yalnızca hastaneye gitmek için evden çıkmıştım. Arada bir de Arzu'ya uğruyordum, o da Dilay abla ile yanıma geliyor ve beni asla yalnız bırakmıyorlardı.
Savaş ağabey ve Ateş beni zorla gezmeye çıkarmak isteseler de kabul etmiyordum. Ne zaman dışarı adımımı atsam bir belaya sürükleniyordum.
Özellikle de Emre yokken...
O olayın üzerinden tam üç ay geçmişti ve o üç ayın içerisinde yalnızca dün gelmişti yanıma. Kontrole beraber gitmiştik ama asla iki kelime etmemişti benimle.
Ne kadar konuşmak istersem isteyim asla cevap alamıyordum. Tam üç aydır yüzüme bakmayı reddediyordu. Bir kez bile bana bakarken yakalayamamıştım onu.
Gerçekten beni silmişti.
Bebeğim üç aylık olmuştu ve nikah bile kıymamıştık. Pekte niyeti yoktu, çünkü kesinlikle konusunu bile açmamıştı.
Ama konuşmam gerekiyordu. Bebeğim büyüdüğünde neden evli olmadığımızı soracaktı. Ona ne cevap verecektik?
Havalar o kadar soğumuştu ki aslında bakarsan dışarı çıkmayı hiç istemiyordum. Sütümden bir yudum daha alıp oturduğum koltuktan dikkatlice kalktım.
Arzu artık altıncı ayına girmişti ve üç ayı kalmıştı. Nedense üç ay önceden pasifleşmişti. Mutlu taklidi yapıyordu ama asla hareket edecek hali yoktu. Belli ki hamilelik onu fazlasıyla yoruyordu.
Acaba bende mi öyle olacaktım?
Kendi kendime düşünerek kupamı mutfağa götürmek için yürürken kapı çalmıştı. Adamlar şömineyi kontrol etmeye gelmişlerdi.
Çünkü şömineyi arada kontrol etmelerini söylemiştim. Elimde ki kupayı mutfağa indirip kapıya doğru yürürken bir kez daha çalmıştı.
"Geldim bir saniye." diyerek uzun hırkamı üzerime daha çok çekerek kapıyı açtım.
Karşımda gördüğüm kişiyle birlikte şaşkınlıkla ağzım hafif aralanmıştı.
"Emre?" dedim şaşkınlığımı gizlemeden.
Eskisinden daha iyi görünüyordu. Kendini tamamen toparlamış olmalıydı. Dünde görmüştüm onu ama şimdi farkına varmıştım.
Yüzüme bakmadan eve girdiğinde arkasından kapıyı kapatıp konuşmaya devam ettim.
"Dün kontrole gittik bugün randevum yoktu. Bir sorun mu var?"
Avlunun merdiveninden inerek koltuğun önünde bana döndü. Aylar sonra ilk defa yüzüme bakmıştı.
Onunla göz göze gelmek tenlerimizin birbirine dokunması kadar güzel hissettirmişti kendimi.
"Oğluma isim buldum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTUNAMAYAN ELLER🩸 (+18) (TOXİC SERİSİ III)
Novela Juvenil"Sana dokunamam." dedi ellerini ellerimin arasından çekip. "Ne? Neden?" "Sana dokunamam çünkü kalbim sana ait değil." ...... "Bana dokunma." dedim korkuyla. "Sana söz veriyorum sen istemeden sana dokunmayacağım." Arkadaşının ölümünden sonra iki aşk...