60'🫀

612 24 25
                                    

Günün sabahında son kontroller yapılmış ve eve dönmüştük. Asansörden indiğimizde ağabeyim karşı daireye bakmıştı. Öyle anlamlı bakıyordu ki kaşlarımı çatarak ağabeyime dokundum.

"Sorun ne ağabey?"

"Hiç..."

"Hadi eve girelim."

Ağabeyim sessizce başını sallayıp kapıyı açtığında önden girerek üzerimde ki ağabeyimin kapşonlusunı çıkardım.

"Duşa girmem lazım-"

"Hayır olmaz."

Kendi başımın arkasını göstererek konuşmaya devam etti.

"Yirmi dört saat sonra girebilir sen."

"Off ağabey kafam yarılmadı ya? Girsem bir şey olmaz."

"Olmaz Zola salona geç."

Bu sefer ciddi konuşmuştu. Belli ki bişey canını çok fazla sıkıyordu. Ağabeyimin omzuna dokunup tebessüm ettim.

"Sen iyi misin? Canını sıkan bişey var gibi."

"Bunları sonra konuşuruz."

Ellerimi tutup öperek gözlerimin içine şevkatle baktı.

"Ben şimdi gidecek sonra gelecek. Sen de dinlenecek anlaştık?"

"Nereye?" dedim kaşlarımı çatarak.

"İşim var Zola."

Canı gerçekten sıkkın gibiydi. Biraz daha üzerine gidersem kızacaktı. Ya Gülce pisliğine ya da benim durumuma...

"Peki." dedim sadece.

Ses vermeden evden çıkarken bende salona doğru yürüdüm.

Salonun kapısından daha adımımı atamadan ayaklarımın ucunda gül yaprakları görmüştüm. Gül yapraklarını gözlerimle takip ederek salona bir bakış attığımda şok içerisinde kalmıştım.

Koltuğun üstü aynı gül yapraklarıyla kaplıydı. Pencerenin üzerinde uçan balonlarla yazı yazıyordu.

"Geçmiş olsun güzelim..." diyerek yazıyı okudum.

Minik balonlarla yazılı olan bu yazının sahibini tanıyordum. İster istemez yüzümde bir gülümseme oluşmuştu.

Koltuğun önünde ki cam sehpada bir sürü aparat ve hazır yemekler vardı. Salona adımımı atmak için harekete geçtiğim anda kulağımın arkasında bir nefes hissederek yerimden sıçradım.

"Beğendin mi?"

"Hiih! Deli misin sen?"

"Evet." dedi gülümseyerek. "Senin delinim."

Omzuna vurarak boynuna sıkıca sarıldım.

"Hani bir daha görüşmeyecektik?" dedim ayrılarak.

Alnımdan öperek belime sarıldı.

"Geçmiş olsun hediyemi verirken burada bulunmam gerekiyordu ve bulundum. Hem..."

Elimden tutup beni arkasından usulca salona soktu.

"Kaldı on saat ve seni uyanık tutmak lazım. Ağabeyin pek başarılı değil."

Ellerimi tutup bana dönerek konuşmuştu.

"Ağabeyim bu yüzden kaçar gibi gitti değil mi?"

"Hayır onun başka sebebi var."

"Neymiş?"

"Sen onu boşver hadi gel otur."

Elimi bırakmadan koltuğa oturtup tam karşıma oturdu. Üzerinde ki siyah ceketi çıkartıp koltuğun sırtına koyarak masada ki asla görmediğim satranç kutusunu önümüze koydu.

TUTUNAMAYAN ELLER🩸 (+18) (TOXİC SERİSİ III)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin