Eve geldiğim anda hızlı hızlı nefes almaya başlamıştım. Yine aynısı oluyordu yine atak geçiriyordum.
Hayat dolu neşeli bir kıza dönmüştüm ve beni yine eski bene çevirmişlerdi. Nefes alamıyordum, burada yaşamak artık bana eziyet gibi geliyordu. Türkiye bana zarar veriyordu.
İçerisinde ki insanlar zulm ediyordu. Kapıyı arkamdan kapattığım anda nefes alış verişlerimin arasında ağlamaya başladım.
Ağlayışım benim de beklemediğim bir şekilde sesliye dönmüştü. Bağıra bağıra ağlayarak kendimi salona atmış ve çantamı koltuğa atarak yere çökmüştüm.
Ellerimi karnıma koyarak iki dizimin üstüne oturmuş ve ağlamaya devam etmiştim.
Onu ilk gördüğüm anlar geliyordu aklıma. İşte beyaz atlı prensim demiştim. Bana olan kibar davranışları, her şeyi öğrendikten sonra beni zorla alıkoysa da beni ne kadar çok sevdiğini hissettirmesi ve bunu göstermesi...
Sırf benim için pis işleri bırakıp cezasını çekmesi...
Teslim olmadan önce ablasının olduğunu öğrenmesi ve sırf benim için öldürmemesi...
Ama belki de her şey o hapse girdikten sonra olmuştu.
Ya da ev hapsine geçtiğinde onu umutlandırıp cesaret edemediğim için kalp kırıklığıyla canavara dönüşmesi...
Ağlamam daha da artıyordu. Nefes alamıyordum, canım yanıyordu.
Sahi neden canım yanıyordu? Onu seviyor muydum?
Ama benim sevdiğim adam bu değildi ki, sevgilisiyle tam karşı daireme taşınması ve sırf bir inat uğruna ya da belki de intikam almak için bana bu eziyeti etmesi...
Oturduğum yerden zorla ayağa kalkıp ağlaya ağlaya banyoya doğru ilerlerken kapı çalmıştı. Hiçbir şey düşünmeden ağlaya ağlaya kapıya doğru gitmiş ve kapıyı açmıştım.
Karşımda gördüğüm kişi beni şaşırtmamıştı. Gülce endişeli bakışlarla beni süzmüştü.
"Zola sana ne oldu?"
Cevap vermek için dudaklarımı araladığım anda gözlerim kararmış ve Gülce'nin üzerine doğru düşmüştüm.
Gülce çığlık çığlığa bağırmaya başlamıştı.
"Emre! Yardım et!"
Bilincim yerindeydi, ama ne gözlerimi açabiliyordum ne de hareket edebiliyordum. Sadece nefes alamıyordum.
"Ne oldu!"
Emre iri ve güçlü kollarıyla bedenimi kucağına alıp eve yeniden girmişti.
"Bilmiyorum kapıyı açar açmaz üzerime yığıldı!"
"Nefes alamıyor! Atağı tutmuş! Hemen astım ilacını bul!"
Beni koltuğa yatırmıştı ama nefes almakta o kadar zorlanıyordum ki bedenim felç olmuştu resmen.
Göz yaşlarım yanaklarımdan süzülürken Gülce yeniden bağırmıştı.
"Nerede olabilir!"
"Odasına git! Makyaj masasında pembe çekmeceye bak! Orada olmalı!"
"T-Tamam!"
Gülce'nin sözlerinin ardından yüzümde elini hissettim.
"Dayan, dayan ilacını getiriyor. Gülce hızlı ol lan!"
Gözlerimi açamıyordum. Bedenime hakim değildim ve canım yanıyordu. Göğsüme iğneler saplanıyordu. Bugün yaşadıklarımı kaldıramamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTUNAMAYAN ELLER🩸 (+18) (TOXİC SERİSİ III)
Novela Juvenil"Sana dokunamam." dedi ellerini ellerimin arasından çekip. "Ne? Neden?" "Sana dokunamam çünkü kalbim sana ait değil." ...... "Bana dokunma." dedim korkuyla. "Sana söz veriyorum sen istemeden sana dokunmayacağım." Arkadaşının ölümünden sonra iki aşk...