Küçükken çoğu şeyden korkardım. Karanlıktan, böcekten, ani hareketlerden belkide bir insanın aklına gelebilecek en saçma şeylerden bile. Hatta öyle anlar gelirdi ki annemin ya da babamın bile bakışlarından korktuğum zamanlar olurdu. Sinirlenince ikisininde bakışları o kadar değişirdi ki o an bana kızmasalar bile ben gene de çekinirdim onlardan.
Babamın anneme şiddet uyguladığını öğrendiğimde benim için bir canavardan farksızdı. Bir canavar olmasına rağmen ona değer vermeye devam etmiştim. Peki sonucunda ne olmuştu? Annemi öldürmüştü.
Ailem yapboz parçaları misali parçalara bölündüğünde artık hiç birşey eskisi gibi gelmemeye başlamıştı. Artık ne böcekten korkuyordum nede karanlıktan. Annemle babamın mezarında o kadar çok ağlamıştım ki üzerime çıkan böcekler ya da mezarın üzerinde gezen böcekler artık onlara alışmama neden olmuştu. Sabahları ağlama gibi bir lüksü hiç bir zaman kendimde bulamamıştım. Çünkü biliyordum, ben ağlarsam teyzemde ağlardı. Çünkü Allah var bir kaç yıl da olsa mutlu olayım ailemi hatırlayıp üzülmeyeyim diye elinden gelen her şeyi yapmıştı.
Yanında ağlayıp üzülmem bencillik olurdu. Bu nedenle ağlamamı hep geceye saklardım. Bu yüzden zamanla karanlık korkumuda yenmiştim. Artık bakışlarından korkacak bir ailemde yoktu. Bu yüzden çoğu şeyden korkmayan birine dönüşmüştüm. Bir insanın böcek korkusunu anne babasının mezarında aşması kadar kötü bir duygu yoktu.
Zamanla gülmeyi ve eğlenmeyi unutmuştum. Kendime sürekli unutmayayım diye hatırlattığım anılarım beni tamamen başka bir karaktere çevirmişti.
"Oyunuma hoşgeldiniz" Bu cümle her şeyin aslında bitmediğini bize özetler nitelikteydi.
"Ne tür bir manyaksın lan sen?" Alperin sinirli sesi boş depoda yankılandı. Bir anda hepimize aynı anda mesaj gelmesiyle bakışlarımız telefon ekranına kaydı. Oyun adlı bir numaradan mesaj gelmişti. Nasıl yapmıştı bilmiyordum ama mesajlaşma bölümünde ismi oyun olarak geçiyordu.
Oyun: Herkesin hayatında bir kere de olsa sevmediği ama gitmekten hoşlandığı bir yer. Gerçeklerden kaçış ve hayal alemine dalış noktası. Bir çok insanın birlik olabildiği aynı zamanda da birbirlerinin arkasından komplo çevirdiği bir alan.
Mesajı kaşlarımı çatarak okudum. Ne anlama geldiğini hâlâ çözmemiştim. Depoda yankılanan ses gözlerimi mesaj ekranından çekmeme neden oldu.
"İlk şifrenizi ben sundum! Geriye kalan şifreleri siz çözeceksiniz" yağız alayla güldü.
"Bunu neden yapacakmışız? Ona da bir cevabın vardır umarım" bir kaç saniye sonra robot sesi ortamda tekrar duyuldu.
"Katili bulmak istiyorsanız oyunu çözmeniz gerek"
Bir seyler dönüyordu fakat ne döndüğünü anlayamamıştım. Katili bulmak, katil neden bize kendini belli etmek istesin ki?
"Bize neden kendini göstermek isteyesin?" Sorumla Adenin bakışları bana kaydı. Burada daha fazla kalmak istemediğini fark etmiştim.
"Hayat her zaman süprizlerle doludur Asya, bir katil olarak tek yapmak istediğim şey eğlenmek" göz devirdim. Bir katil olsam kesinlikle kendimi belli etmek şöyle dursun başkalarını hedef olarak gösterir ve hiç beklemedikleri anda hepsini teker teker öldürürdüm.
"Eğlencen umrumda falan değil bu oyuna inanmıyorum!" Yağız da bana hak verircesine başını salladı. Sinirliydi ve ortamdaki herkes gibi o da gergindi. Kafamda dönen hiç bir soruya cevap bulamıyordum.
"Doğana ölmeden önce o notu ben gönderdim desem?"
Doğanın öldüğünü öğrendiğimiz gün karakola gitmiş ve eşyalarını almıştık. O gün paketin içerisinden bir not çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN
ЧиклитHerkes isterdi sevdikleriyle mutlu olmak. insan sevdiği biri yanındayken kendini mutlu ve huzurlu hissediyordu, Fakat hayat insanlara her zaman mutlu olmaları için bir şans vermezdi. katili bulduktan sonra hayatının bir düzene girdiğini sanan Asya...