46.Bölüm

2 2 0
                                    

İnsanı güçsüzleştiren şey neydi? Korkuları mı? Hayatın zorlukları mı? Yoksa geçmişi mi?

Başka insanları bilemezdim ama sanırım beni güçsüzleştiren şey korkularımdı. Gelecekle ilgili içimde oluşan kaygılarımdı. Korkularım beni öyle bir hâle sürüklüyordu ki sevdiklerim için kendi hayatımı bile umursamaz olmuştum. Bu durumdan şikayetçi misin diye sorarsanız aslında cevabım netti. Güçsüz olmaktan sıkılmıştım. Herkes beni güçlü sanıyordu, çoğu konuda dik bir duruşum vardı mesela... ben güçlüysem bile beni güçsüzleştiren tek bir şey vardı, O da korkularımdı.

Sabahın erken saatlerinde gözümü alan ışıkla uyanmıştım. Güneş ışığı yüzüme vuruyordu, evimdeyken böyle bir durumla karşı karşıya kalkmazdım. Şimdiden evimi, sayeyi ve Adeni özlemiştim!

Odada ki banyoya girip elimi yüzümü yıkadıktan sonra odaya geri döndüğümde Alperin hâlâ uyuduğunu fark etmiştim. Rahatsız görünmüyordu, yerini yadırgamamış gibiydi. Daha fazla ona bakmayı bırakıp odadan çıktım ve su içmek için mutfağa doğru ilerledim. Bazı sabahlar nedensizce çok susuyordum ve bu sabahta o sabahlardan biriydi. Mutfağa girdiğim anda Efsun ablayla göz göze gelmiştim. Kahvaltı hazırlıyordu. Beni görünce gözlerini kısıp yüzüme baktı.

"Uyanmasaydın kızım? Bu evin gelini ben miyim sen mi belli değil! Utanmıyor musun sen bana kahvaltı hazırlatmaya?" Efsun ablanın ard arda kurduğu cümlelerle ne diyeceğimi şaşırmış öylece suratına bakmaya devam etmiştim. Birden bana doğru yaklaştı ve elinde ki bıçağı elime tutuşturdu.

"Bakma öyle aval aval, doğra şu domatesleri"

Efsun ablayı ilk defa böyle gergin görüyordum. Bana karşı olan tavrını da sayarsak kesinlikle Alperle gizli evlendiğimiz için tavır almış gibiydi. Bir şey demeden domatesleri doğramaya başladığım sırada Efsun ablanın çoğu şeyi hazırladığını gördüm. Allah aşkına bu kadın kaçta kalkmıştı?

Domatesleri doğramayı bitirdikten sonra tabağa koymuş ve üzerine bar ekşisi, nane ve zeytin yağı dökerek işlemi sonlandırmıştım. Tabağı sofraya koyduğum sırada Efsun abla bana yandan bir bakış attı.

"Gidip Alperi uyandırayım bari, sen de çayları koy!" Başımı sallayıp arkamı döndüğüm anda aklıma gelen şeyle duraksadım.

Alper yerde yatıyordu!

Efsun ablaya severek evlendiğimizi söylemiştik, severek evlenen insanlar ayrı mı yatardı? Birden arkamı dönüp hızla Efsun ablaya yetişip karşısına geçtim.

"Efsun abla! Sen çayları koy ben gider uyandırırım Alperi" Efsun abla şüpheyle yüzüme baktı.

"İyi" arkasını dönüp mutfağa doğru ilerlediği esna da derin bir nefes aldım. Az kalsın yakalanıyorduk!

Odaya girdiğim de Alperin hâlâ yerde yatıyor olduğunu gördüm. Ona doğru bir kaç adım atıp tam karşısında durdum. Uyurken daha sevimliydi aslında, elimde olsa onu izlerdim de işte maalesef bu mümkün değildi.

"Alper kalk" sözlerimi duymuşa benzemiyordu. Ayağımla ayağını dürttüm.

"Kalk hadi kahvaltı yapacağız!"

Ayağından dürtmemle tam uyandı diye düşünürken yan tarafa doğru dönmüştü.

"Tamam pınar dur"

Pınar mı demişti o bana? Sinirle kaşlarımı çatıp etrafıma baktım ve komidinin üzerinde ki suyu fark edip elime aldım. Sözde beyefendi beni seviyordu! Beni seviyorsa pınar kimdi? Elimde ki suyu yüzüne döktüğüm anda Alper uykusundan sıçrayarak uyandı.

OYUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin